24 Eylül 2020 Perşembe

Sünnet çeşitleri nelerdir?

Sünnet çeşitleri nelerdir?

Sual: (Sünnetimi terk edene şefaatim haram oldu) hadis-i şerifini âlimlerimiz nasıl açıklamışlardır?
CEVAP
Peygamber efendimizin kendiliğinden emrettiği veya yaptığı ibadetlere (Sünnet) denir.

Sünnet ikiye ayrılır:
1- Sünnet-i hüda
2- Sünnet-i zevaid

1-Sünnet-i hüda:
Buna sünnet-i müekkede de denir. İslam dininin şiarıdır, başka dinlerde yoktur. Peygamber efendimiz bunları devamlı yapmış, nadiren terk etmiş ve terk edenlere de bir şey dememiştir. Ara sıra terk ettiği sünnetlere de (gayri müekkede) denir. Müekked sünneti, özürsüz [mazeretsiz] devamlı terk etmek mekruhtur, küçük günah olur. Namaz içindeki müekked sünnetleri terk etmek ise tahrimen mekruhtur. (Redd-ül Muhtar)

Dinimizin bütün hükümleri Kur'an-ı kerimden çıkmaktadır. Bu hükümler üç kısımdır:
a- Manaları açık olan ve ilim ehli tarafından bildirilen hükümlerdir. [Allah birdir gibi]

b- Müctehidler tarafından ictihadla çıkarılan hükümlerdir. [Abdestin farzının, Hanefi’de dört, Hanbeli’de on olması gibi.]

c- Bir kısmı ise çok gizlidir. Allahü teâlâ bildirmedikçe anlaşılamaz. Bunlar sadece Peygamber efendimize bildirilmiştir. Bu hükümler de Kur'an-ı kerimden çıkartılıyor ise de, Peygamber efendimiz tarafından açıklandığı için bunlara (Sünnet) denir. (Mektubat-ı Rabbani c.2, m. 55)

Ezan okumak, cemaatle namaz kılmak gibi sünnetler (Sünnet-i hüda)dır. (Hadika)

2-Sünnet-i zevaid:
Peygamber efendimizin, ibadet olarak değil de âdet olarak devamlı yaptığı şeylere denir. Zevaid sünnetleri terk etmek mekruh değildir. Peygamber efendimizin giyiniş şekli, iyi şeyleri yapmaya sağdan başlaması gibi şeyleri sünnet-i zevaiddir. (Redd-ül Muhtar)

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Farza bağlı olan ve olmayan sünnet vardır. Farzdaki sünnetin aslı Allah’ın kitabındadır. Bu sünneti, [sünnet-i hüda’yı] almak hidayet, terki ise dalalettir. Diğer sünneti [sünnet-i zaide’yi] almak fazilet, terki ise günah değildir.) [Taberani]

Peygamber efendimizin böyle âdet olarak yaptığı şeyleri yapmamak bid'at değildir. Bunları yapıp yapmamak, ülkelerin ve insanların âdetlerine bağlı olup, dini hükümler değildir. Her ülkenin âdeti başka başkadır. Hatta bir ülkenin âdeti zamanla değişir. Bununla beraber, âdete bağlı şeylerde de [Bir mazeret yoksa] Resulullaha tâbi olmak, dünya ve ahirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere yol açar. (Mektubat-ı Rabbani c.2, m.55)

Kitab ve Sünnet denilince, buradaki sünnet, hadis-i şerifler demektir. Farz ve Sünnet denince, buradaki sünnet, Peygamber efendimizin farz olmayarak yaptığı işler demektir. Sünnet, yalnız olarak kullanılınca (İslamiyet) demektir. Bu sünnete uyanlara (Ehl-i sünnet) denir. (Cevhere)

Şeyh-ul-islam İbni Kemal Paşazade hazretleri, (Şerh-ı hadis-i erbain) kitabında, (Sünnetimi terk edene şefaatim haram oldu) hadis-i şerifini açıklarken buyuruyor ki: Bu hadis-i şerifteki sünnet, İslamiyet demektir. Çünkü mümin, büyük günah işlese de şefaatten mahrum kalmaz. Nitekim hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetimden, büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) [Ebu Davud]

Görüldüğü gibi Ehl-i sünnetten ayrılanlar şefaate kavuşamayacaklardır. (Şir’a)

(Ümmetimin arasında fitne, fesat yayıldığı zaman, sünnetime sarılana yüz şehit sevabı vardır) hadis-i şerifi, fitne zamanında, ehl-i sünnet ve cemaat itikadında olup, beş vakit namazı cemaat ile kılana yüz şehit sevabı verileceğini bildirmektedir. (Rıyad-un-nasıhin)

Bunun için, önce ehl-i sünnete uygun iman etmek, sonra haramlardan sakınmak, sonra farzları yapmak, sonra mekruhlardan sakınmak, sonra müekked sünnetleri, daha sonra da müstehapları yapmak gerekir.

Sağa ve teke riayet
Sual: Çayın şekerini karıştırırken, sağdan sola doğru karıştırmak, bardağı sağ elle tutmak, çayı tek sayıda içmek zevaid sünnettir deniyor. Peygamber efendimiz çay mı içti de, bunlar sünnet olsun?
CEVAP
Çay, kahve, limonata gibi tek tek isim verilmez. Bunlar mubah şeylerdir. Mubah olan her işe sağdan başlamak, teke riayet ekmek sünnet-i zevaiddir. Yani adetlere ait sünnettir. Buna müstehab da denir. Bunları terk etmek günah olmaz; ama yapılması sevab olur. Birkaç örnek verelim:

Camiye sağ ayakla girmek, girince sağ tarafa oturmak müstehabdır. Ayakkabı, gömlek giyerken, başı tıraş ederken ve tararken, tırnak keserken, Müslümanın evine ve odasına girerken, sadaka verirken sağdan başlanır. Bunların zıddı olanları yaparken, mesela ayakkabı, çorap, elbise çıkarırken, Müslümanın evinden, odasından çıkarken, tuvalete girerken, sümkürürken, taharetlenirken soldan başlamak müstehabdır. Özürsüz bunların tersini yapmak, tenzihi mekruh olur. Sağ elle yiyip içmek, sağ elle kurban kesmek, sağ elle yazmak, çay, kahve, su gibi şeyler verirken sağdan başlamak müstehabdır. Solak olanların, sol elle yazmasında ve sol elle kurban kesmesinde mahzur olmaz.

http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=2724 

8 Ağustos 2020 Cumartesi

CEHENNEME KİMLER GİDECEK?

 CEHENNEME KiMLER GiDECEK?


Kâfirler Cehenneme gider.  

Sual: Bazı kimseler, ateist, Budist, ateşperest, Hristiyan ve Yahudi Cennete girer diyorlar. Bunlar kâfir değil mi? Kâfir Cehenneme girmeyecek mi?

CEVAP:

Bir hoca da, yukarıda bildirilen kâfirlerin hepsinin Cehennemlik olduğunu anlatınca, esnaftan birkaç kişi geliyor, (Hocam biz sizin görüşünüze katılmıyoruz. Kâfirlerin de Cennete gireceğini bildiren başka hocalar vardır) diyorlar. Hoca, (Bu benim kendi görüşüm değildir, zaten hiç kimsenin kendi görüşü dinde senet olmaz. Bu Allahü teâlânın, Kur’an-ı kerimde açıkça bildirdiği bir hükmüdür) diyor. Ama onlar, (Allah’ın açık bir hükmü olsa hiç öteki hocalar böyle söyler mi) diye itirazlarına devam ediyorlar. Onun için kâfirleri bile Cennete koymaya çalışanlara cevap olması için bu yazıyı yazmak zorunda kaldık.

Dinimizde dört delil var. Bunlardan kıyas-ı fukahayı ve icma-i ümmeti kaldırmaya çalışıyorlardı, sadece Kitap ve sünnet diyorlardı, son zamanlarda, Sünneti de devreden çıkarmaya çalıştılar. Sadece Kitap [Kur’an] kalmıştı. Demek şimdi Kur’an-ı kerime olan itimadı da sarsmaya çalışıyorlar.

Müslüman olmayan herkesin ebedi Cehennemlik olacağı hükmü, bizim görüşümüz değil, yüce Allah’ın kesin emridir, âyet ve hadislerle sabittir. Bunu inkâr eden Müslüman kâfir olur. Bu konuda yüzden fazla âyet vardır. Birkaçının meali şöyledir:

(Elbette, ehl-i kitaptan [Yahudi ve Hristiyan] olsun, müşriklerden olsun bütün kâfirler Cehennem ateşindedir, orada ebedi kalırlar. Onlar yaratıkların en kötüsüdür.) [Beyyine Suresi 6.ayet]

Kâfirler(Yahudiler,Hiristiyanlar,dinsizler)için hazırlanmış olan ateşten sakının!
[Al-i imran Suresi 131.ayet]

(Allah’a ve Resulüne karşı isyan edip sınırlarını [dinin hükümlerini] aşanı Allah ebedi kalacağı bir ateşe sokar.) [Nisa 
Suresi 14.ayet]

(Resule karşı gelip, müminlerin yolundan başka bir yola gideni, o yönde bırakır ve Cehenneme sokarız; orası ne kötü bir yerdir.) [Nisa 
Suresi 115.ayet]

(Allah, Meryem oğlu Mesîh’tir diyenler kâfir olmuştur. Allah, kendine ortak koşana Cenneti haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcı yoktur.) [Maide 
Suresi 72.ayet]

([Allah, Şeytana] dedi ki: Yerilmiş ve rahmetten kovulmuş olarak, oradan çık, defol; and olsun ki sana uyanları ve sizin hepinizi Cehenneme dolduracağım.) [Araf 
Suresi 18.ayet]

(Kâfirlerin akıbeti ateştir.) [Rad 
Suresi 35.ayet]

(İçinde ebedî kalacağınız Cehenneme girin! Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür.) [Nahl 
Suresi 29.ayet]

(Biz, Cehennemi kâfirler için bir zindan yaptık.) [İsra 
Suresi 8.ayet]

(Tartıları hafif gelip hüsrana uğrayanlar, Cehennemde ebedi kalır.) [Müminun 
Suresi 103.ayet]

(Allah’a ve Resûlüne inanmayan o kâfirler için çılgın bir ateş hazırladık.) [Fetih 
Suresi 13.ayet]

(Ey Nebi, kâfirlerle [silahla] ve münafıklarla [öğütle, delille, belgeyle] cihad et, [öğüt de kâr etmezse] onlara sert davran! Onların gidecekleri Cehennem, ne kötü yerdir.) [Tevbe 
Suresi 73.ayet, Tahrim Suresi 9.ayet]

(Cehennem, tagutları [kâfirleri] bekleyen yerdir.) [Nebe 
Suresi 21-22.ayetler]

(Facirler [kâfirler] Cehennemdedir.) [infitar 
Suresi 14.ayet]

(Kâfirlere Cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler [de kurtulsunlar] Cehennem azabı da hafifletilmez. İşte biz, küfürde ileri gideni böyle cezalandırırız.) [Fatır 
Suresi 36.ayet] 

Yaratıcıya inanmak yetmez.

Sual: Bir tanrıya inansa da, inanmasa da bütün gayrimüslimler Cehenneme gidecek mi? Bu konuda âyet var mı?

CEVAP:
Birçok âyet ve hadis vardır. Âyet-i kerimelerden bazılarının mealleri şöyledir:

(Kâfirler için hazırlanan, yakıtı insan ve taş olan ateşten sakının.) [Bekara 24]

(Âyetlerimizi yalanlayan kâfirler, Cehennemliktir, orada ebedi kalırlar.) [Bekara 39]

(İnkârcının [kâfirin] az bir süre rızkını verir, sonra onu Cehennem azabına maruz bırakırım. Orası ne kötü yerdir.) [Bekara 126]

(Allah’tan kork denilince işlediği günahlar sebebiyle daha çok gurura kapılan kimseye, Cehennem yetişir. Ne kötü yataktır orası.) [Bekara 206]

(İnkârcıların [kâfirlerin] dostları tâğuttur, onları aydınlıktan karanlığa sokar. İşte bunlar Cehennemliktir, orada ebedi kalırlar.) [Bekara 257]

([Mubah bilip] tekrar faizcilik yapanlar Cehennemliktir, orada temelli kalırlar.) [Bekara 275]

(İnkârcıların [kâfirlerin] malları da, evlatları da Allah indinde bir fayda sağlamaz [onları cezadan kurtaramaz.] Onlar Cehennem yakıtıdır.) [Al-i İmran 10]

(İnkârcılara de ki: Mağlup olacak ve Cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir yerdir!) [Al-i İmran 12]

(Allah’ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Ona ortak koşmaları sebebiyle, kâfirlerin kalblerine korku salacağız. Gidecekleri yer de Cehennemdir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür!) [Al-i İmran 151]

(İnkârcıların diyar diyar [refah içinde] gezip dolaşmaları seni [ümmetini] aldatmasın! Bu [tez gelip geçen] az bir menfaattir, sonunda onların varacakları yer Cehennemdir. Orası ne kötü yerdir!) [Al-i İmran 196, 197]

(Âyetlerimizi inkâr edip kâfir olanları yarın [elbette] ateşe sokacağız.) [Nisa 56]

(Bir mümini [mümin olduğu için] kasten öldürenin cezası, içinde ebedi kalacağı Cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.) [Nisa 93]

(İşte onların [Allah’ı bırakıp şeytanı dost edenlerin] yeri Cehennemdir; ondan kaçıp kurtulacak bir yer de bulamazlar.) [Nisa 121]

(İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar, Cehennemliktir.) [Maide 86]

(Âyetlerimizi yalanlayıp büyüklük taslayanlar, Cehennemliktir, orada temelli kalırlar.) [Araf 36]

(Kâfirlikte ısrar edenler Cehenneme toplanacaktır.) [Enfal 36]

(Müşriklerin, Allah'ın mescitlerini imar etmeye yetkileri yoktur. [Beğendikleri] bütün işleri boşa gidecek; ebedi olarak ateşte kalacaklardır.) [Tevbe 17]

(Cehennem, kâfirleri mutlaka kuşatacaktır.) [Tevbe 49]

(Şu gerçeği anlamıyorlar mı: Allah'a ve Resulüne karşı gelene muhakkak içinde ebedi kalınacak Cehennem ateşi vardır.) [Tevbe 63]

(Allah, erkek kadın münafık ve kâfirlere ebedi kalacakları Cehennem ateşini hazırladı. O ateş onlara yeter. Allah onlara lanet etti. Onlara bitmez tükenmez bir azap vardır.) [Tevbe 68]

(Müşriklerin Cehennemlik oldukları belli olduktan sonra, akrabaları bile olsa, artık onlar için, Peygamber de, müminler de istigfar edemezler.) [Tevbe 113]

(Şakiler [azaba maruz kalanlar] ateştedir, orada feci şekilde inleyip, solurlar.) [Hud 106]

(Şaşacaksan, onların, "Biz toprak olduktan sonra mı yeniden yaratılacağız?" demelerine şaşmak gerekir. İşte onlar Rablerini inkâr edenler, boyunlarına demir halka vurulanlardır. Onlar Cehennemliktir, orada temelli kalırlar.) [Rad 5]

(Sağlam söz verdikten sonra Allah’a verdiği sözde durmayanlara, Allah'ın emrettiği bağları koparanlara [akrabalık bağlarını kesenlere] ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlara lanet olsun, kötü yurt, [Cehennem] onlaradır.) [Rad 25]

(Allah’ın nimetine nankörlük eden ve kavimlerini helâk yurduna [Cehenneme] sürükleyen [müşrikler] ler, oraya girecektir. Orası ne kötü bir karargahtır.) [İbrahim 28, 29]

(Biz Cehennemi kâfirlere bir konak olarak hazırladık.) [Kehf 102]

(Allah'tan başka taptıklarınız [putlar] ile birlikte siz Cehennem yakıtı olacaksınız.) [Enbiya 98]

(Âyetlerimizi bozmak için tartışanlar, fesat çıkaranlar, Cehennemliktir.) [Hac 51]

(Senden bir an önce azabın gelmesini isteyen kâfirleri Cehennem çepeçevre kuşatacaktır.) [Ankebut 54]

(Allah kâfirleri lanetlemiş ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır.) [Ahzab 64]

(Kâfirler, zümreler halinde Cehenneme sürülür. Orada, bekçiler, “Size, Rabbinizin âyetlerini bildiren ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden resuller gelmedi mi” derler. Onlar, “Evet geldi” derler; ama azap vaadi [Elbette Cehennemi (kâfir olan) cin ve insanlarla dolduracağım vaadi] kâfirlerin üzerine gerçekleşmiştir.) [Zümer 71]

(Yoldan çıkanlar [kâfirler] Cehenneme odun olmuştur.) [Cin 15]

(Biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.) [İnsan 4]

Cehennemi görmek.

Sual: Tekasür suresinde, (Kesin bilgi sahibi olsaydınız, Cehennemi elbette görürdünüz) deniyor. Niye bilirdiniz denmiyor da, görürdünüz deniyor?

CEVAP:
Burada görmekten maksat, kalb gözüyle görmektir. Yani, (Bildirilenleri kesin olarak bilip iman etseydiniz, kalb gözlerinizle görürdünüz) deniyor; çünkü ilm-i yakînle bilmek, insanın Cehennemi kalb gözüyle görmesini sağlar. Bazı âlimlere göre, burada bildirilen, ahirette görmektir, bu hitap da kâfirleredir. (Ahirette Cehennemi [ve layık olduğunuz azabı] muhakkak göreceksiniz) demektir. (Kurtubi tefsiri)

Âyet-i kerimedeki (Taptığınız şeyler) ifadesi.

Sual: Enbiya sûresinin 98. âyetinin mealinde, (Siz de, Allah'ı bırakıp da taptığınız şeyler de, Cehenneme girecektir) deniyor. Bir ateist, (Buna göre, Hristiyanların taptığı Hazret-i İsa da, Cehenneme girecek) dedi. Buna nasıl cevap vermek gerekir?

CEVAP:
Meal okumak böyle yanlışlıklara sebep olur. Bu âyet-i kerimede (ve mâ ta'budüne) ifadesindeki mâ, cansızlar için söylenir, orada (taptığınız şeyler)den maksat putlardır. İbni Abbas hazretleri buyurdu ki: Bu âyet-i kerime nazil olunca müşrikler, (Bizim ilâhlarımıza hakaret ediliyor) dediler. Putperestler, (İsa da mı Cehenneme gidecek?) diye, ateistler gibi aynı şeyi sorunca, şu mealdeki âyet-i kerime indi: (Kendileri için daha önceden tarafımızdan iyilik takdir edilmiş olanlar, Cehennemden uzaktır.) [Enbiya 101] (Kurtubî tefsiri)

Cehennem ebedidir.

Sual: İbni Teymiyye, (Kâfir, Cehennemde ebedî kalmaz) sözünden dolayı tekfir ediliyor da, aynı sözü söyleyen İbni Arabî niye tekfir edilmiyor?

CEVAP:

Kâfirlerin sonsuz Cehennemde kalacağını bildiren birçok âyet vardır. Birinin meali:
(Kâfirlerin malları ve çocukları kendilerini Allah’ın azabından asla kurtaramaz. Onlar Cehennemliktir ve orada ebedî olarak kalırlar.) [Âl-i İmran 116]

Bu âyet-i kerime, müteşabih olmayıp, muhkem, açık olduğu için tevil edilemez. Bu bakımdan, İbni Teymiyye bu âyet-i kerimeye göre küfre düşmüştür. Aynı sözü söyleyen İbni Arabî hazretleri, mazurdur, çünkü bu sözü söylediği zaman, sekr hâlinde idi. Yani tasavvuf sarhoşluğu içindeydi, sözünün farkında değildi. Allahü teâlânın rahmet deryasına dalmış, her tarafı rahmet görüyordu. Onun için, (Bu rahmet deryasında, kâfirler de ebedi kalmaz) dedi. Günahkâr müminler Cehennemden çıkınca, onlara ait Cehennemin yeşil çayır çimenlerle kaplı olduğunu gördüğü zaman, yedi Cehennemin hepsi böyle olacak sanmış, tasavvuf sarhoşluğu içinde yanılmıştır. Kasten söylememiştir. Yoksa aklı başında olan kimse, âyet-i kerimeye aykırı olarak böyle küfür söz söylemez. İbni Teymiyye ise, şuurlu bir şekilde bu sözü söyleyerek küfre girmiştir. İkisi arasında fark çoktur. Birinde tasavvuf [evliya] sarhoşluğu var, ötekinde Vehhabi sarhoşluğu var.

Kâfirlerin pişmanlığı.

Sual: (Kâfirler âhirette de iman etmeyecekler, pişman olmayacaklar. Cehennem azabı da kâfirlere zarar vermeyecek, zamanla ateşe alışacaklardır) diyenler oluyor. Bu görüşler dinimize aykırı değil midir?

CEVAP:

Elbette aykırıdır. Kıyamet günü herkes gerçekleri görecek ve kâfirler, dünyada iman etmediklerine çok pişman olacaklardır. (Bizi dünyaya gönderin, iyi ameller işleyeceğiz) diyeceklerdir. Kendilerine, (Siz dünyadan gelmiyor musunuz? ) diye cevap verilecek. Şiddetli azabı görünce, (Keşke toprak olsaydık) diyeceklerdir. (Nebe 40, Secde 12, İbrahim 44)

(Kâfirler âhirette pişman olmaz) diyenler bu âyetleri inkâr etmiş olurlar. Kâfirlerin azaplarının hiç eksilmeyeceği, hattâ artacağı, çok pişman olacakları Kur’an-ı kerimde açıkça bildirilmiştir. (Bekara 86,162; Al-i İmran 88; Nahl 85; Fatır 36; Mümin 49,50; Zuhruf 75) [Bu âyet-i kerimeler nasıl inkâr edilir ki?]

Dinsiz cehenneme gider.

Sual: (Ateist ve dinsiz Cehenneme gidecektir) deniyor. Bu yargı, yanlış değil mi? Kimin Cennete, kimin Cehenneme gideceğini yalnız Allah bilmez mi?

CEVAP:
Ateist iman ederse Cennete gidebilir, Müslüman da küfre düşüp Cehenneme gidebilir. Bunu kimse bilemez elbette, fakat (Ateist iman etmeden ölürse Cehenneme gider) denir, çünkü bunu Allahü teâlâ bildiriyor. Söyleyen yargıda bulunmuyor. Kitaptan naklediyor. Mesela Allahü teâlâ, (Kâfirler ebedî Cehennemde kalacaktır) buyuruyor. Bir kimsenin de, kâfirlerin sonsuz Cehennemde kalacağını söylemesi, bunu nakletmesi demektir. Kendiliğinden bir şey söylemiş olmuyor.

Sonsuz Cehennem kâfir içindir.

Sual: Günahı sevabından çok olan her mümin, günahlarının cezasını Cehennemde çekmeyecek midir?

CEVAP:

Affa veya şefaate kavuşursa, ceza çekmeden doğru cennete gider. Günah denilince, genelde içki içmek, yalan söylemek gibi dinimizin emirlerine uymamak anlaşılırsa da, şirke, küfre de günah denir. Bu konuda bir âyet-i kerime meali:
(Allahü teâlâ, şirki asla affetmez, fakat şirkten başka olan [bütün] günahları dilerse affeder.) [Nisa 48]

Küfür olmayan günah hakkında bir âyet-i kerime meali:
(De ki, “Ey çok günah işlemekle haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden [bizi affetmez diye] ümidinizi kesmeyin! Çünkü Allah, elbette bütün günahları affeder.”) [Zümer 53]

Günah, bazen de küfür anlamına gelir. İki âyet-i kerime meali:
(Kötülüğü, günahları, kendilerini çepeçevre kuşatanlar, cehennemliktir, orada ebedî kalırlar.) [Bekara 81]

(Ona, “Allah’tan sakın” denince, gururu kendisine günah işletir, artık ona Cehennem yetişir.) [Bekara 206] 

İmam-ı Rabbânî hazretleri, Cehennem azabının günahlara değil, küfre karşılık olduğunu, küfür bulaşığı olan günahlar için de cehennemde azap çekileceğini bildirmektedir. (M. 266)

Sual: Müslüman olup itikadı bozuk olanlar, kâfirler gibi Cehennemde sonsuz olarak mı kalacaklardır?
Cevap: Müslüman olan, yani Ehl-i kıble olup, ibadet eden, fakat, itikadı Ehl-i sünnet itikadına uymayan ve tövbe etmeden ölen kimseye, Cehennemde azap edilecek ise de, böyle Bidat sahibi Müslümanlar, Cehennemde sonsuz kalmayacaktır. 

http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=4014

24 Haziran 2020 Çarşamba

12 Mart 2020 Perşembe

SÜTRE NEDİR?


SÜTRE NEDİR?
السترة


Namaz kılarken önünden geçilmesini engellemek için konan veya bu amaçla kendisine yönelinen engel anlamında fıkıh terimi.

Sözlükte “örtmek, gizlemek” mânasındaki setr kökünden türeyen ve “örtü, perde, arkasına gizlenilen ağaç vb. şey” anlamına gelen sütre, fıkıh terimi olarak namaz kılacak kişinin önünden geçilmesine engel olmak için önüne koyduğu veya bu amaçla yöneldiği engeli ifade eder. Hadislerde sütre sözlük ve terim anlamlarıyla yaygın biçimde geçmektedir (Wensinck, el-Muʿcem, “sütre” md.). Bir hadiste, “Sizden biri namaz kılacağı zaman bir sütreye doğru kılsın, bu sütreye yakın dursun ve önünden kimsenin geçmesine imkân bırakmasın” buyrulmakla birlikte (Buhârî, “Ṣalât”, 100; Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 107) Hz. Peygamber’in bazan önünde sütre olmadan namaz kıldığı dikkate alınarak (Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 113) buradaki emrin vücûb anlamında olmadığı sonucuna varılmıştır. Resûl-i Ekrem’in sütre uygulaması yaptığına dair birçok rivayet vardır. Bunların bir kısmında Resûlullah’ın Mescid-i Nebevî’de namaz kıldırırken kendisiyle önündeki duvar arasında ancak bir koyunun geçebileceği kadar mesafe bıraktığı (Buhârî, “Ṣalât”, 91), bayram namazında ve yolculukta önüne koydurduğu mızrağa doğru namaz kıldığı (Buhârî, “Ṣalât”, 90, 92, 93), Mescid-i Nebevî’de tek başına namaz kılarken direklerden birine doğru kılmaya dikkat ettiği (Buhârî, “Ṣalât”, 95) ve yolculukta namaz kılarken bineğini veya bineğinin semerini sütre edindiği (Buhârî, “Ṣalât”, 91) belirtilmektedir. Sahâbenin de Mescid-i Nebevî’nin direklerine doğru namaz kılmaya dikkat ettiği rivayet edilmiştir (Buhârî, “Ṣalât”, 95). Buna karşılık Hz. Peygamber’in Mescid-i Harâm’da Kâbe’ye doğru namaz kılarken önünde sütre bulunmadığı ve insanların onun önünden geçtiği kaydedilmektedir (Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 88).

Gerek imam gerekse tek başına namaz kılan kimse için sütre edinmenin hükmü Hanefîler’e ve Mâlikîler’deki meşhur görüşe göre müstehap, Şâfiîler’e ve Hanbelîler’e göre sünnettir. Ancak Hanefîler bunu önünden geçileceği endişesinin bulunması haliyle sınırlandırmıştır. Resûl-i Ekrem Mina’da namaz kıldırırken İbn Abbas’ın binekle namaz kılanların önünden geçtiği, daha sonra bineğinden inip namaza katıldığı ve kimsenin kendisini uyarmadığı yönündeki rivayete (Buhârî, “Ṣalât”, 90) ve diğer delillere dayanılarak dört mezhepte imama uyan kişinin sütre edinmesinin müstehap veya sünnet olmadığına hükmedilmiştir. Sütre edinmenin amacı, bir taraftan namaz kılanın bakışlarını sütrenin ötesine uzanmaktan alıkoyup dikkatini namaz üzerinde toplamak, diğer taraftan başkasının önünden geçmesine ve bu yolla günaha girmesine engel olmaktır.

Fakihler duvar, ağaç, direk, baston, ok ve mızrak gibi dik duran ve namaz kılanın huşûuna engel olacak ölçüde sallanmayan nesnelerin sütre edinilebileceği hususunda görüş birliği içindedir. İnsan veya hayvanın sütre sayılıp sayılmayacağı hususunda ise görüş ayrılığı vardır. Fakihlerin çoğunluğuna göre sırtı namaz kılana dönük olan insan sütre kabul edilir. Hanefî ve Hanbelîler’e göre hayvan da sütre edinilebilir. Namaz kılan kişinin sütre olmaya elverişli dik bir nesne bulamaması halinde toprak üzerine çizgi çekmesi Şâfiî ve Hanbelîler’le müteahhir Hanefî fakihlerine göre câizdir. Hatta bu gruptaki bazı âlimler seccadenin de sütre görevi yapacağı kanaatindedir. Mâlikîler’e ve ilk dönem Hanefî fakihlerine göre çizgi çekmek sütre yerine geçmez.

Hadislerde namaz kılanın önünden geçmenin büyük günah olduğu ifade edilmiştir (meselâ bk. Buhârî, “Ṣalât”, 101). Konuya ilişkin delilleri değerlendiren fakihler namaz kılan kişiyle sütresi arasından geçmenin günah olduğu, ancak sütrenin ilerisinden geçmekte sakınca bulunmadığı hususunda ittifak etmiştir. Fakihlerin çoğunluğuna göre sütre edinmeden namaz kılan kişinin önünden geçmek de günahtır. Bu konuda yakınlık sınırı genellikle secde mahalli olarak belirtilmiştir. Ancak namaz kılanın önünden geçen kişinin ve namaz kılanın bu konuda kusurlu olup olmadığı dikkate alınıp değişik durumlara ilişkin görüşler ortaya konmuştur. Her durumda, namaz kılanla sütresi arasından geçilmesi sebebiyle namazın bozulmayacağına hükmedilmiştir. Ön saftaki boşluğu doldurmak isteyen kimsenin namaz kılanın önünden geçebileceği bildirilmiştir. Öte yandan fakihler, namaz kılan kişinin kendisiyle sütresi arasından geçmeye yeltenen insan veya hayvanı engelleyebileceği, fakat bunun zorunlu olmadığı hususunda görüş birliği içindedir. Hanefîler, engelleme yönüne gidilmemesinin daha iyi olacağını ve bu konudaki uyarının sadece “sübhânallah” demekle veya el, göz ya da başla işaret etme şeklinde olabileceğini belirtmiştir. Kâbe genellikle çok kalabalık olduğu için burada sütre hükümlerinin uygulanmayacağı hususunda da görüş birliği vardır.

BİBLİYOGRAFYA

Lisânü’l-ʿArab, “str” md.; Tâcü’l-ʿarûs, “str” md.; Dârimî, “Ṣalât”, 128; Müslim, “Ṣalât”, 269; İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 37, 39; Nesâî, “Ḳıble”, 7; Sahnûn, el-Müdevvene, I, 113, 114; İbn Abdülber en-Nemerî, el-Kâfî fî fıḳhi ehli’l-Medîneti’l-Mâlikî, Beyrut 1407/1987, s. 45; Kâsânî, Bedâʾiʿ, I, 217-218; Muvaffakuddin İbn Kudâme, el-Muġnî, Beyrut 1405/1985, II, 37-45; Nevevî, el-Mecmûʿ, III, 246-251; İbnü’l-Hümâm, Fetḥu’l-ḳadîr (Bulak), I, 287-290; Şah Veliyyullah ed-Dihlevî, Ḥüccetullāhi’l-bâliġa (nşr. Seyyid Sâbık), Kahire, ts. (Dârü’l-kütübi’l-hadîse), s. 417-418; İbn Âbidîn, Reddü’l-muḥtâr (Kahire), I, 636; A. J. Wensinck, “Sutra”, EI2 (İng.), IX, 902-903; “Sütretü’l-muṣallî”, Mv.F, XXIV, 177-188; Hamdi Döndüren, “Sütre”, İslâm’da İnanç, İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi (ed. İbrahim Kâfi Dönmez), İstanbul 2006, IV, 1849-1850.

https://islamansiklopedisi.org.tr/sutre

22 Şubat 2020 Cumartesi

Sünnet olmanın dinimizdeki yeri ve faydaları nedir?


Sünnet olmanın dinimizdeki yeri ve faydaları nedir?

SORU: (Sünnet olmak bid’at olup dinde yeri yoktur) diyorlar. 1400 yıldan beri âlimiyle evliyasıyla müctehidiyle bütün Müslümanlar toptan bid’at mi işliyorlar?

CEVAP:


Kim oldukları ve neye hizmet ettikleri herkesçe bilinmeyen bir kısım insanlar, her şeye bid’at diyorlar. Sanki din yeni gelmiş gibi, dinin Peygamberi yokmuş gibi, her fırsatta dinimiz ve Resulullahın vârisleri olan İslam âlimlerini sorgulamaya çalışıyorlar.

Bunlar kıyamet alametidir.

Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kıyamet yaklaştıkça,yeniler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacaktır.) [İbni Asakir]

Müslüman, sünnet olmaya bid’at demez. Misyonerlerin böyle uyduruk sözlerine müslümanların kanması çok acıdır. Eskiden de, (gavur icadıdır) diyerek müslümanları fenne tekniğe yaklaştırmak istememişlerdi. Şimdi de her şeye bid’at diyerek, müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak istiyorlar.

Sünnet olmak meşhur bir sünnettir. Bilmeyen müslüman yoktur. Hatta müslümanlıkta sünnet olduğunu bilmeyen kâfir bile yoktur. Gayrimüslimler bile namazın, tesettürün ve sünnet olmanın İslam dininin esasları arasında olduğunu bilirler.

Sünnet olmak İslam’ın şiârındandır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Sünnet olmak, erkekler için, sünnettir.) [Taberani]

(Fıtri sünnet beştir: Sünnet olmak, kasıkları temizlemek, tırnak kesmek, koltuk altını temizlemek ve bıyıkları kısaltmak.) [Buhari]

(İbrahim aleyhisselam, 80 yaşında [sünnet emri gelince gecikmemek için] balta ile kendisini sünnet etti.) [Buhari]

(Sünnetsiz adam, 80 yaşında da olsa, Müslüman olunca yine sünnet edilir.) [Beyheki]

Resulullah, Müslüman olan erkeğe, 80 yaşında olsa bile, sünnet olmayı emrederdi. (Taberani)

Sünnet ikiye ayrılır: Sünnet-i zevaid ve sünnet-i hüda.
Sünnet-i zevaid: Resulullahın giyim, yemek, içmek, oturmak, barınmak, yatmak ve yürümekteki âdetleri bu sünnete dahildir.

Sünnet-i hüda: Ezan, ikâmet okumak, cemaat ile namaz kılmak gibidir. Bunlar, İslam dininin şiârıdır. Çocukların sünnet edilmeleri de bu sünnete dahildi. Bu sünnete Arapça’da hıtan denilir. Sünnet olmak [hıtan], günümüzde İslam’ın şiârı olmasa da, âkıl baliğ olanları da sünnet etmelidir. İmana gelen yaşlı adamın sünnet olması şart değildir. Hiç olmasa da olur diyen müctehid âlimler olmuştur. Çünkü sünnet, avret yerinin görünmesi için özür olmaz demişlerdir.

Müslüman olan yaşlı erkek ve hastalar, sünnetin acısına dayanamazlarsa, sünnet edilmezler. (Hadika)

Çocuğun sünnet olmasının belli bir yaşı yoktur. Ancak, yedi ile on iki yaş arası en iyisidir.

SÜNNETİN FAYDALARI

Sünnet olmayanlarda çeşitli hastalıklar görülür. Fransız kitapları bu hastalıkları Affection du Prepuce adı altında bildirmektedir. Bunlardan birkaçı ise tehlikelidir. Bu sebeple, Avrupa’da ve Amerika’da Hristiyanlar sağlık sebebiyle, kendilerini ve çocuklarını sünnet ettirmektedirler.

Artık tabâbet yoluyla varılan sonuç, sünneti bugün tıbbi bir zaruret haline getirmiştir. Nitekim Dr. Dubais Raymond’un; “Sünnet çiçek aşısı gibi bütün erkeklere mecbur edilmelidir” sözü de bu hususu vurgulamaktadır.


http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=1392