15 Aralık 2015 Salı
9 Aralık 2015 Çarşamba
MİLLİ PİYANGO KUMARMIDIR VE HARAMMIDIR?
MİLLİ PİYANGO KUMARMIDIR VE HARAMMIDIR?
“Ey iman etmiş kullar şarap, içki, kumar, tapınmak için dikilmiş putlar, fal okları bunların her biri birer pisliktir. Şeytan amelindendir. Siz bunlardan sakının, ola ki feraha erebilesiniz.”
(Mâide Sûresi:90)
Yeni yıl piyangosu kumardır ve haramdır. Ondan çıkan parayla hayır yapılmaz. Haram parayla hayır yapmaya kalkarsan Allah sana lanet eder.
Yani feraha ereceğimiz kesin değil ama bunlardan sakınanların kurtuluşa ermesi umulur. Mevla da bir şeye umulur buyurduğu zaman boşa çıkarmaz. Ama sen bunlardan birine bulaştığın zaman kurtuluşun hiç umulmaz. Kurtuluş umudun yok, bu ne büyük bela. Yani Allah-u Teâla sakınanlara ferah umudu veriyor. Sakınmayanlar da umutta yok. Ferah kurtuluş demek. 2 gün dünyadayız ebedi ahiretteyiz. Ya sonsuz cennet ya sonsuz cehennem! Cehennem de ceza çekip çıkmak var ama 1 dakikasına bile dayanılabilir mi?! Sakınmazsanız umutsuz vakasınız. Bu kumardır, haramdır, pisliktir, şeytan işidir. İçki ve kumar birbirinin eşdeğeridir. Birbirine sevk ederler. Şeytan bu vasıtayla insanlar arasına kin, nefret, düşmanlık sokmak istiyor.
HARAMDA ŞİFA YOK
Adam kazanıyor ama bütün ailesi ondan bir şeyler almaya çalışıyor. “Benim param niye sana yedireyim” diyen kaç kişiyi vurdular. Kaç tane aileler birbirine girdi. Adam eşini beğenmiyor ayrılıyor, çoluk çocuk perişan oluyor. Ondan sonra paraların hepsi de mahvolup gidiyor. Daha önce kazananlardan bugün hala zengin olan da hiç yok. Yine muhtaç olmuş. Çünkü o paranın hayrı, bereketi yok. Haram da şifa yok.
“Sizi Allah’ın zikrinden engellemek istiyor, namazdan engellemek istiyor, hâlâ bunlara son vermeyecek misiniz?” (Mâide Sûresi:91)
Mevla rica ediyor. “Son verin yakarım, yıkarım” buyurmuyor.
“Ben sizin veliniz, sahibiniz, dostunuz, Mevlanızım. Yediriyorum, içiriyorum, nefesler aldırıyorum. Bu kadar iyiliğinizin sahibiyim. Benim hatırım için, sizin de aile huzurunuz, toplumun ferahı için bu haramları bırakmanız lazım. Hala vazgeçmeyecek misiniz?” demek istiyor.
Bundan insanın tehditten daha büyük tesir algılaması lazım. Piyangodan çıkanın hepsini toplasan nefesi biten için bir nefes alınamaz.
CUMA VAKTİNDE KAZANDIĞIN PARA
Allah-u Teâlâ buyuruyor ki “Ey iman etmiş kullar. Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temizlerinden infak edin (ihtiyacı olanlara verin).” (Bakara Sûresi:267)
Helal olanlarla demiyor, tertemiz olanla diyor. Bunun çok farkı var. Mesela Cuma namazına gitmeyip o vakitte kazandığın para haram. 5 vakit namaz camide cemaatle kılınırken camiye gitmeyip dükkanda kılsan o para bile temiz olmuyor. Helal oluyor ama temiz olmuyor. Rabbim “Hem helal hem tertemiz ye” (Bakara Sûresi:172) diyor. Ayet “Kazandıklarınızın tertemizlerinden verin.” diyor. Sen ne yapıyorsun?!
HARAM PARAYLA HAYIR OLMAZ
Piyangodan çıkan parayla yapılan camide namaz olur mu? Gasp arazisinde namaz olmaz. Bir camiye birinin haram parası karıştığı bilinirse, bu caminin geneli o paradan olmayınca, helaline niyet edip namaz kılınır.
Ama bir şeyin tümünün haram olduğu bilinirse, örneğin piyangodan çıkan parayla cami yaptırmışsa burada namaz olmaz.
ALLAH LANET EDER
“Pis olanını özellikle seçip hayrınızı pisten yapmayın”
(Bakara Sûresi:267) diyor âyet-i kerîme. Mademki haram pistir, piyango da kumardır ve haramdır, öyleyse ondan çıkan parayla hiçbir hayır yapmak caiz değildir.
Allah tertemizdir ancak tertemiz olanı kabul eder. Mevla: “Bana bunu mu yakıştırdın, sadaka benim kudret elime geliyor” buyuruyor. Onun için redde sebep olur. Allah’ın gazabını celb eder. Haram parayla yaptığın hayırdan dolayı Allah sana lanet eder. O bakımından bunlar sakıncalıdır.
28 Ekim 2015 Çarşamba
"Dinini değiştireni öldürün." hadis-i şerifi doğru mudur?
"Dinini değiştireni öldürün." hadis-i şerifi doğru mudur?
"Dinini değiştireni öldürün." (Buhârî, Cihâd, 149) hadis-i şerifi doğru mudur? Bunun yanlış anlaşılması durumunda nasıl izah edilebilir?..
Tebliğ insanı ızdıraplıdır; insanların doğru yoldan sapması, Allah'ın emirlerini çiğneyip O'na baş kaldırması, tebliğ insanını tâ can evinden vurur. İrtidatlar, onu iki büklüm eder ve tebliğ adına çaresiz kalıp eli kolu bağlandığı anlar, onu çileden çıkarır ve ona hafakanlar yaşatır.
Kur’ân, Efendimiz (s.a.s)'e hitaben:
"Onlar îman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın." (Şuara, 26/3)
derken, Allah Resûlü'nün tebliğ adına çektiği ızdırabı ve bu ızdıraptan doğan ruh hâlini resmeder. Esasen ızdırabının keyfiyet ve durumuna göre bu ruh hâli, her tebliğ insanında vardır ve olması da gerekir.
İrtidat dinden dönme demektir. Buna göre mürted ise, daha önce inandığı bütün mukaddesâtı inkâr eden insandır. Ve bu insan bir bakıma Müslümanlara ihanet etmiştir. Bir kere ihanet eden, her zaman ihanet edebilir. Onun için de bazılarına göre "mürtedin hayat hakkı yoktur." Ancak fıkıh âlimlerinin sistematize ettiği şekle göre, mürted hangi meseleden dolayı irtidat ettiyse, evvelâ ona o mesele en ince teferruatına kadar anlatılıp izah edilecektir. Belli bir süre takibe alınarak, takıldığı hususlarda iknaya çalışılacaktır. Bütün bunların fayda vermediği zaman da artık o insan İslâm bünyesinde bir ur ve çıban başı olduğu tebeyyün edince de ona göre muamele yapılacaktır. (1)
Ne var ki, hiçbir mü'min, bir başkasının irtidadı karşısında alâkasız kalamaz. Zira İslâm'ın mürüvvet anlayışı buna manidir. Belki hâdiseyi duyan her mü'min, şuurundaki seviyeye göre böyle bir irtidat hâdisesi karşısında üzülür ve ızdırap duyar. Ama tebliğ adamının ızdırabı herkesten daha derindir. Çünkü insanların hidayeti, onun varlık gayesidir.
İşte Halid b. Velid (r.a)'in başından geçen bir hâdise karşısında Allah Resûlü (s.a.s)'nün hâlet-i ruhiyesi. Hz. Halid, dinin irtidat mevzuundaki prensiplerini değerlendirmede acele davranıp bir infazda bulunur. Bu haber Allah Resûlü (s.a.s)'ne ulaşınca çok üzülür ve ellerini kaldırarak:
"Allah'ım Halid'in yaptığından sana sığınırım."
diyerek Cenâb-ı Hakk'a ilticada bulunur. (2)
Allah Resûlü (s.a.s)'nün bu hassasiyeti, etrafındakilerde de aynı şekilde ma'kes bulmuştur. Mesela Yemame'den dönen birisine, Hz. Ömer (r.a) ciddî bir şeyin olup olmadığını sorar. Gelen zât, ciddî ve önemli bir şeyin olmadığını, sadece içlerinden birinin irtidat ettiğini söyler. Hz. Ömer (r.a) heyecanla yerinden doğrulur ve, "Ona ne yaptınız?" diye sorar. Adam, "Öldürdük." deyince, Hz. Ömer (r.a) aynen Allah Resûlü (s.a.s) gibi bir iç geçirir ve adama hitaben, "Onu bir yere hapsedip bir müddet bekletmeli değil miydiniz?" der. Sonra da ellerini kaldırır ve Rabbine karşı şu niyazda bulunur:
"Allah'ım, kasem ederim bunlar bu işi yaparken ben yanlarında yoktum. Ve yine kasem ederim, duyduğum zaman da yaptıklarından hoşnut olmadım." (3)
Dipnotlar:
1. Buhari, Diyat, 6; Müslim, Kasâme, 25; Serahsî, Mebsut, 10/98; Kâsânî, Bedaîü's-Sanaî, 7/134.
2. Buhari, Mağazi, 58; İbn-i Hişam, Sîre, 4/72.
3. Muvatta, Akdiye, 58.
11 Eylül 2015 Cuma
MÜNAFIK KİMLERE DENİR?
MÜNAFIK KİMLERE DENİR?
"Münafığın alameti üçtür.Konuştuğunda yalan söyler.Söz verdiğinde yerine getirmez ve ona bir şey emanet edildiğinde hiyanet eder."
HADİS-İ ŞERİF
(Buhari,Müslim,Tirmizi,Nesai/Camius-Sağir,İmam Suyuti,H No:25)
Bir rivayette: “Oruç tutsa, namaz kılsa ve kendini mümin zannetse bile” buyurulur
(Müslim Îmân 109)
Hadis-i Şerif vardır; örnek olması açısından bir diğerini de veriyoruz:
“Müminin hastalığı günahlarına kefaret olur. İyileşince bundan ibret alır. Münafık ise,bağlanıp sonra salıverilen deveye benzer. Deve,niçin bağlandığını ve niçin salındığını bilmediği gibi,münafık da,hasta olup iyileşince,bundan ibret almaz.”
“Kimde dört vasıf bulunursa halis münafık olur O dört şeyden biri kendisinde bulunan kişi ise onu terk edinceye kadar münafıklıktan bir haslet bulunur Bunlar: Kendisine bir emanet bırakıldığı zaman ihanet eder; konuştuğunda yalan konuşur, anlaştığı zaman sözünde durmayıp bozar Bir kimseyle çekiştiği zaman aşırı giderek karşısındakinden fazla kötülük yapar”
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai/Cem’ül Fevaid, H No: 8097)
“Münafık, gözlerine hâkim olup istediği şekilde ağlayabiliyor”
(Deylemi / Cami’us Sağir, İmam Suyuti H, No:9237)
Îtikadsızdır..
Kalbsızdır..
Vicdansızdır..
"Ey iman edenler! Yapmadığınız şeyi niye söylersiniz? Yapmayacağınız şeyi söylemek Allah katında büyük bir günahtır."
SAFF SURESİ 2-3.AYET
Dokuz tane doğrunun içine bir yalanı sokar..
(9/Tevbe,48) Mü’minlere iftira atarlar: “O uydurma haberi (iftirayı) ortaya atanlar, içinizden (belli) bir gruptur… Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın mü’minlerin, kendi vicdanlarıyla hüsn-i zanda bulunup da: ‘Bu apaçık bir iftiradır’ demeleri gerekmez miydi?”..
(Tevbe:101):Hem çevrenizdeki bedevilerden münafiklar var,
hem de Medine halkindan münafiklikta israr edenler var.
Sen onlari bilmezsin.Onlari biz biliriz.Biz onlari iki kere azaba ugratacagiz.Daha sonra da büyük bir azaba itilecekler…
İman esaslarını kafir inkar eder.
Münafık ise hükümler inkar etmez delillerini inkar eder…
Mezhebsizliklerini,Müçtehidîn-i İzâm müsavat dâvası altında neşretmek ister..
( meyl-üt tevsi’ ve irade-i içtihad, vücud-u İslâmiyeyi tahrib ve boynundaki şer’î zincirini çıkarmağa vesiledir)..
Diğer kısım ise gayet müdhiş mağrur insanlardır ki; mezhebsizliklerini,müçtehidîn-i izama müsavat(eşitlik)davası altında neşretmek istiyorlar ve dinsizliklerini, sahabeye karşı müsavat davası altında icra etmek istiyorlar.
Dinin %90 esasatını unutturmak için %10 içtihadı meselerle meşkul eder..
Aldatıcı cerbezeye sahib olurlar..
Fesatçıdırlar: “Kendilerine yeryüzünde fesat çıkarmayın,denildiği zaman ‘biz ancak ıslah edicileriz’ derler.
Gözünü aç,onlar muhakkak ki fesatçıların ta kendileridir.Fakat farkında değildirler.”
(2/Bakara, 11-12)..
Muhaddisun uleması gibi davranırlar..
Akıllarına uymayan hadis-i şerifleri rahatça inkâr ederler..
Müslümanları Küçümserler: “Onlara ‘insanların (müslümanların) inandığı gibi inanın’ denilince, ‘biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?’ derler. Dikkat et ki (asıl) beyinsizler hiç şüphesiz kendileridir.
Fakat bilmezler.” (2/Bakara, 13)
Edile-i şeriyeye çaktırmadan yok etmeye çalışırlar..
Sorsanız; ben de ehl-i sünnettenim deyib ehl-i sunnet ulemasını ve müceddidlerini ve müçtehidlerini alay edib alelen red edib yalancılıkla itham ederler..
Devamlı fitneyi kaşırlar..
Yalan yere yemin ederler..
“Onlar, yeminlerini bir kalkan edindiler de (bununla insanları)
Allah yolundan çevirdiler. İşte onların hakkı, horlatıcı bir azaptır.” (58/Mücadele,16)
Bunları yaparken; bende sizdenim derler ve ehl-i sunnet mudafilerini ortadan kaldırmak için hedef gösterirler..
Kur’anda bunlar için:
kereste gibi olduklarını,kibar ve yumuşak davrandıklarını ve şık giyindiklerini..gururlu ve kibirli olurlar..
Silah-i rahimi keserler(avama;ulemayı ve akrabalarını küfürle itham ettirerek alakalarını kesmeye çalışırlar)
Zihinlere,akıllara devamlı şüphe uyandırırlar..
Hıfz-ı hayatı düşünürler..
Müteşabih ayetlerle meşkul ettirirler..
Bunlar manen sağır,dilsiz ve kördürler..
Tahribçiliğe teşvik ederler..insanlara hep tereddüd yaşatırlar..
Me’luf şeyleri hayal kabul ederler..
Maslahat için iftira ve yalanın caiz olduğunu gizli mahfelerinde telkin ederler..
Kur’an bunların sıfatlarını teşhir ederek teşhir etmemizi manen emrediyor ki avam-ı ehl-i imanın imanları muhafaza edilsin ve onların şerlerinden kurtulsun..
10 Haziran 2015 Çarşamba
31 Mayıs 2015 Pazar
DOMUZ DİNİMİZE GÖRE HARAMMI?
KUR'AN-I KERİMDE DOMUZLA İLGİLİ AYETLER
"Leş,kan,domuz eti,Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen; boğulmuş, vurulmuş, yukardan düşmüş,boynuzlanmış,canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz;dikili taşlar(putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı.Bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır.Bugün kâfirler,dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. Onlardan korkmayın,benden korkun.Bugün dininizi kemale erdirdim,size nimetimi tamamladım.Size din olarak İslâmı beğendim.Kim açlıktan daralır,günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa,ona günah yoktur.Çünkü Allah bağışlayan,merhamet edendir."
MAİDE SURESİ 3.AYET
De ki: "Allah katında cezaya çarptırılma bakımından bunlardan daha kötüsünü size haber vereyim mi?Allah,kimlere lanet etmiş ve gazabına uğratmışsa;kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte bunların makamı daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır".
MAİDE SURESİ 60.AYET
De ki: "Bana vahyolunanda,(bu haram dediklerinizi)yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum.Ancak leş,veya akıtılmış kan, yahut domuz eti - ki bu gerçekten pistir yahut Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvan olursa, bunlar haramdır.Ama kim çaresiz kalırsa,(başkasının hakkına) tecavüz etmemek ve zaruret sınırını aşmamak üzere(bunlardan yiyebilir)"Çünkü Rabbin çok bağışlayandır,merhamet edendir.
EN'AM SURESİ 145.AYET
"O size ancak ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilenleri haram kıldı.Her kim bu haram şeyleri yemeye mecbur kalırsa (başkasının hakkına) saldırmadan ve aşırı gitmeden yiyebilir.Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır,çok merhametlidir."
NAHL SURESİ 115.AYET
"O, size yalnız şunları haram kıldı: Ölü hayvan, kan, domuz eti, bir de Allah'tan başkası adına kesilen hayvanlar.Sonra kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü geçmemek şartıyla ona da bir günah yükletilmez.Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır,çok merhametlidir."
BAKARA SURESİ 173.AYET
22 Mayıs 2015 Cuma
Kur'an Mealcileri ve Şia Namaz 3 vakit diyor.Gerçekte kaç vakit?
Kur'an Mealcileri ve Şia Namaz 3 vakit diyor.Gerçekte kaç vakit?
(NAMAZ 3 VAKİT Mİ? YOKSA 5 VAKİT Mİ?)
İŞTE 5 VAKİT OLDUĞUNUN KANITI.
:NAMAZ(SALAT):
NİSÂ SURESİ 102.AYET: “Sende içlerinde bulunup onlara kaamet okuyarak namazı başlattığın zaman onlardan bir bölük seninle beraber namaza dursun ve silahlarınıda yanlarına alsınlar(Namazda olanlar)secdeye vardıklarında…"
NİSÂ SURESİ 103.AYET:“Namazı bitirdiğiniz zaman ayakta,oturarak ve yanlarınız üzerinde (uzanarak)Allah’ı anın;güvene kavuştunuz mu namazı(tam)kılın.Çünkü namaz,müminlere vakitli olarak farz kılınmıştır”
RUM SURESİ 17.AYET: "Öyle ise akşama girdiğiniz zaman da,sabaha erdiğiniz zamanda tesbih Allah’ındır."
RUM SURESİ 18.AYET: "Göklerde ve yerde,günün sonunda da,öğleye erdiğiniz zaman da hamd, O’na mahsustur."
TÂHÂ SURESİ 130.AYET: “Onların dediklerine sabret.Güneşin doğmasından (Sabah namazı) ve batmasından(Akşam namazı)önce Rabb’ini överek tesbih et..”
HÛD SURESİ 114.AYET:"Gündüzün iki tarafında (Sabah,Akşam) ve geceye yakın (Yatsı namazı) saatlerinde namaz kıl……..’’
BAKARA SURESİ 238.AYET:"Namazları ve orta(ikindi)namazı koruyun.Gönülden bağlılık ve saygı ile Allah’ın huzuruna durun.’’
Yukardaki ayetlerdende anlaşılıyorki Namaz 5 vakit.
Kur'an Mealcileri ve Şİa bize kurandan delil gösterin diyorlar.İşte Kur'an Kerim'den ispatı.
İSRÂ SURESİ 79.AYET:"Gecenin bir kısmında,sana mahsus bir nâfile(Teheccüd) namazı kılmak üzere uyan.’’
CUMA SURESİ 9.AYET:"Ey inananlar,Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman, Allah’ı anmağa koşun.Alışverişi(işi gücü) bırakın.Eğer bilirseniz bu,sizin için daha hayırlıdır.’’
ZÂRİYAT SURESİ 18.AYET: “Seherlerde(Sabah namazı)istiğfar(tevbe)ederlerdi”
İNSAN SURESİ 26.AYET: “Gecenin bir bölümünde O’na secde et(Teheccüd namazı) ve geceleyin uzun zaman O’nu tesbih eyle”
"5 vakit namaz günahların keffâretidir.’’
(HADİS-İ ŞERİF) (Buhâri Mevâkit,4,6)
FETİH SURESİ 29.AYET:"…Onların,rükû ve secde ederek Allah’ın lütuf ve rızâsını aradıklarını görürsün.Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır.’’
‘’İnsanın ilk hesaba çekileceği şey namazdır.’’
(HADİS-İ ŞERİF) (İmam Ahmed Bin Hanbel,Müsned,2,290)
MAİDE SURESİ 6.AYET: “Ey inananlar,namaza durmak istediğiniz zaman yüzlerinizi dirseklere kadar ellerinizi yıkayın.Başlarınızı meshedin ve ayaklarınızı da topuklara kadar(yıkayın veya;bir tefsire göre:Meshedin).Eğer cünüp iseniz tam temizlenin”
‘’Vaktinde kılınan namaz,Allah katında en önemli ibadettir.’’ (HADİS-İ ŞERİF) (Mansur Ali Nâsıf,Tâcül Câmiu lil Usul fi Ehâdisi Resul, C.1,s.135)
"Namaz dinin direğidir, kim onu terkederse dinini yıkmıştır."
(HADİS-İ ŞERİF) "Acluni, Keşful Hafa, II/31"
"Namaz îmanın direğidir.Cihad amelin zirvesidir.Zekât ise,bu ikisinin arasında yer alır."
(HADİS-İ ŞERİF)(Deyleminin Müsnedü'l'Firdevs"inden.)
"Namaz îmanın ölçeğidir.Kim o ölçeği tam doldurursa mükâfatını da tam alır."
(HADİS-İ ŞERİF) (Beyhaki, Şuabul İman)
Muaz İbnu Cebel rivayet ediyor:
"Bir seferde Resulullah (sav)'la beraberdik. Bir gün yakınına tesadüf ettim ve beraber yürüdük.
"Ey Allah'ın Resulü, beni cehennemden uzaklaştırıp cennete sokacak bir amel söyle!" dedim.
"Mühim bir şey sordun. Bu, Allah'ın kolaylık nasib ettiği kimseye kolaydır; Allah'a ibadet eder, Ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılarsın, zekat verirsin, Ramazan orucunu tutarsın, Beytullah'a hacc yaparsın!" buyurdular ve devamla:
"Sana hayır kapılarını göstereyim mi?" dediler.
"Evet ey Allah'ın Resulü." dedim.
"Oruç (cehenneme) perdedir; sadaka hataları yok eder, tıpkı suyun ateşi yok etmesi gibi. Kişinin geceleyin kıldığı namaz salihlerin şiarıdır." buyurdular ve şu ayeti okudular. (Mealen):
"Onlar ibadet etmek için gece vakti yataklarından kalkar, Rabblerinin azabından korkarak ve rahmetini ümid ederek O'na dua ederler. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeyden de bağışta bulunurlar." (Secde, 32/16). Sonra sordu:
"Bu (din) işinin başını, direğini ve zirvesini sana haber vereyim mi?"
"Evet, ey Allah'ın Resulü!" dedim. "Dinle öyleyse" buyurdu ve açıkladı:
"Bu dinin başı İslam'dır,direği namazdır, zirvesi cihaddır!" Sonra şöyle devam buyurdu:
"Sana bütün bunları (tamamlayan) baş amili haber vereyim mi?"
"Evet ey Allah'ın Resulü!" dedim.
"Şuna sahip ol!" dedi ve eliyle diline işaret etti. Ben tekrar sordum:
"Ey Allah'ın Resulü! Biz konuştuklarımızdan sorumlu mu olacağız?"
"Anasız kalasıca Muaz! İnsanları yüzlerinin üstüne -veya burunlarının üstüne dedi- ateşe atan, dilleriyle kazandıklarından başka bir şey midir?" buyurdular.
(HADİS-İ ŞERİF) [Tirmizi, İman 8, (2619)]
İmam Mâlik'in anlattığına göre, Hz. Ömer (ra) valilerine şöyle yazdı:
"Nazarımda işlerinizin en ehemmiyetlisi namazdır. Kim onu (farz, vacib, sünnet ve vaktine riayetle) korur ve (tam zamanında kılmaya) devam ederse dînini korumuş olur. Kim de onu(n zamanını tehir suretiyle) zayi ederse, onun dışındakileri daha çok zayi eder."
Hz. Ömer (ra) yazısına şöyle devam etti:
"Öğleyi gölge bir ziralıktan birinizin gölgesi misli oluncaya kadar kılınız. İkindiyi, güneş yüksekte, beyaz, parlak iken, hayvan binicisinin, güneş batmazdan önce iki veya üç fersahlık yol alacağı müddet içerisinde; akşamı güneş batınca; yatsıyı ufuktaki aydınlık battımı gecenin üçte birine kadar kılınız. -Kim (yatsıyı kılmadan) uyursa gözüne uyku düşmesin, kim (yatsıyı kılmadan) uyursa gözüne uyku düşmesin, kim (yatsıyı kılmadan) uyursa gözüne uyku düşmesin- Sabahı da yıldızlar parlak ve cıvıldarken kılınız."
[Muvatta, Mevâkît: 6, (1, 6-7)]
“Kulun Rabbine en yakın olduğu yer secde halidir.”
(HADİS-İ ŞERİF) (Müslim, Salat, 215)
“İhsan: Allah’ı görür gibi ona ibadet etmendir. Sen onu görmüyorsan da O, har an seni görüyor.”
(HADİS-İ ŞERİF)(Buharî,İman,37)
21 Mayıs 2015 Perşembe
:KUR'AN MEALCİLERİ(SAPKIN FIRKA HANİFÇİLER)KİMLERDİR?
:KUR'AN MEALCİLERİ(SAPKIN FIRKA HANİFÇİLER)KİMLERDİR?
Davranışlarındaki sertlik,imanlarındaki taasup ve kendi inanışlarında olmayanları küfürle(müşrik,münafık,kâfir) suçlamak bakımlarından Vehhabiliğe ve Haricilere benzerler.
Bunlar amelde ve itikatta yeni bir takım esaslar kabul ettiklerini, taasubdan(bağnazlık)dolayı fikir ve vicdan hürriyeti tanımadıklarını ileri sürenler de var.Kur’anı ve bazı hadisleri temel aldıklarını (özellikle tasavvuf kokan hadisleri kabul etmiyorlar)geleneksel fıkıhı(4 büyük imamın fıkıhını)kelam ilmini tasavvufu kesinlikle,kabul etmiyorlar.
Yeni Selefiyeler(M.Reşit Rıza,Muhammed Abduh)de aynı görüşteler.Cemaleddin Afgani(Mason.ajan),M.Reşit Rıza ve Muhammed Abduh’u fikirleriyle ve düşünceleriyle etkilemiştir.
Kur’an Mealcileri mezhebleride kabul etmiyorlar.
Bu hareketin taraftarları,Vehhabilik gibi kendilerine“Muvahidün yani muvahid(Allah’ı birleyiciler)sıfatını takarlar.
Doktrinlerini(öğretilerini,görüşlerini)kabul etmeyenleri özellikle Sünni Müslümanları(Ehl-i Sünneti)şirkle suçlarlar.
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebinin görüşlerini kesinlikle kabul etmezler.
Öğretilerine göre(Vehhabilik gibi)Tasavvuf ve tarikat gibi müesseseler İslam dışı olup,Ehl-i Sünnetin Evliya,Şeyh tanıdıkları şahsiyetlerede “Şeytanın dostları” demektedirler.Dinin doğrudan Kur’an dan öğrenilmesi gerektiğini ileri sürerler.
Ayrıca İcma’yı ve Kıyas’ı da kabul etmezler.İnsanları şirk ve bid’atlerden kurtularak gerçek dine girmeye davet ederler.Müslümanların genelinin dalalete düştüklerini mezar ve türbe ziyaretleri,tarikatlara girme ve benzeri işler yüzünden tevhidin bozulduğunu,dolayısıyla onların şirke batmış müşrikler olduğunu ileri sürerler.
“Tevhid(hanif) dinini” yaymak için cihad yaptıklarını söylerler. Partiye ve particiliğede karşılar.
3 vakit namazı savunuyorlar.Başörtüsüne karşılar.Bir çok mübah olan şeylere bid’attir diye hücum
ediyorlar,yasaklıyorlar.
Mesela,Mevlit toplantıları,Mevlit okumak ve okutmak,nafile namazları kılmakda yasakladıkları şeylerdir.
Bunlara göre,Allah’tan başkası için adak adamak,sihir(büyü)yıldız falı ve benzeri şeylere inanmak,salih kişilere,Evliya’ya saygı gösterip,Allah’tan başkasından niyaz,dua ve yardım dilemek bid’atttir,şirktir.
Bu fırkaya göre, Allah’a şirk koşmanın gizli ve manevi olanı da vardır.Riya (gösteriş) olarak namaz kılmak,sofuluk veya sofilik etmek gibi.Ayrıca,Şefaati de kabul etmemektedirler. Mezar ziyaretlerinede karşıdırlar.
Bunların,şirk olarak gördükleri,bid’at dedikleri şeylerin çoğu,aslında gelenekler- den ve göreneklerden kaynaklanan ve dinin aslı ile ilgileri bulunmayan davranışlardır.Bunları,insanların psikolojik dünyalarının tabii bir tezahürü olarak görmeleri gerekir. Ehl-i sünnete görede;Allah’tan başkası için adak adamak,yıldız falına(burçlara)ve diğer fallara inanmak elbette günah ve şirktir.Salih kişilere ve Evliya’ya saygı göstermek niye şirk olsun?
Peygamberimize büyü yapılmıştır(Hadis vardır).Büyüyü ve sihiri 2 melek indirmiştir.Ama kötü amaçla kullanılmaması amacıyla. (Bkz.Bakara S. 102.Ayet) Meleklerin isimleri Harut ve Marut’tur. Öte yandan mezar ziyaretlerine karşı çıkmaları tamamen mesnedsizdir(yersizdir,dayanaksızdır).
Çünkü,Hz.Muhammed(s.a.v)kabir ziyaretinde bulunduğu gibi, ashab ve selef de İslam’ın başlangıcından günümüze kadar kabirleri ziyaret etmişler ve ta’zimde (saygıgösterme) bulunmuşlardır.
Elbette kabirleri tapınılacak makam haline getirmek haramdır.Ancak unutulmamalıdır ki İslam’da “Ameller niyetlere göredir” (HADİS-İ ŞERİF)
Hiç kimsenin bir kabri ziyareti sırasında duyduğu hûşû ve ta’zimi,şirk olarak değerlendirmeye hakkı olmaması gerekir. Çünkü,ziyaret İslam’da Allah adına yapılan bir iştir ve müminlerde kime taptıklarını bilirler.Vasıta(araç)ile gayeyi(amaç)birbirine karıştırmayacak derecede iman selabetine sahiptirler…
ÜNLÜ KUR’AN MEALCİLERİ:
Edip Yüksel:Yazar(A.B.D’de yaşıyor)Hadislere "Hadis Putu" diyor.Hadislere savaş açmış.
İsmail Nacar: Yazar.Sünnete karşı.
Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk: Türkçe ezanı ve ibadeti savunuyor.”Başı açık namaz kılınır ve ibadet edilir.” diyor. “Ölülerin arkasından Fatiha,Yasin ve dua okunmaz”diyor. Tesettüre karşı. Tenasühü de savunuyor.Parti ve particiliğe karşı değil.Kendi siyasi partisi var.
Abdülaziz Bayındır:Süleymaniye Vakfı Başkanı. Herkesi Kur'ana çağırıyor.Sünnete karşı."Hz.İsa gelmeyecek."diyor.
Yukardaki 4 zat sinirli,agresif,kırıcı,çabuk sinirlenebilen kişiler.
Prof.Dr.Bayraktar Bayraklı: "Hz.İsa gelmeyecek."diyor.
Prof.Dr.Süleyman Ateş: 3 vakit namazı ve tenasühü savunuyor.
Mustafa İslamoğlu: Tesettüre karşı değil.Sünnete karşı.
Şia'ya yakın.Ama Şia mezhebinden değilim diyor.İran'da dini eğitim aldığı iddia ediliyor.Kader'e inanmıyor.
Biraz Mutezile,biraz Şia mezhebinden almış,yeni batıl bir mezheb kurmuş.Ama açıkça ben mezheb kurdum demiyor.Kur'an a gelin diyerek asıl maksadını gizliyor.
"Hz.İsa gökte değil ölmüştür asla gelmeyecektir"diyor.
Prof.Dr.Caner Taslaman: Felsefe profesörü.Sünnete karşı.
Yrd.Doç.Dr.Emre Dorman: Kur'an müslümanlığını savunuyor.Sünnete karşı.
Prof.Dr.Mehmet Okuyan: Sünnete karşı.Açıkça sünnet düşmanlığı yapmıyorlar.Belli etmeden gizli yapıyorlar.
Mustafa İslamoğlu'nun TV'si Hilal TV'ye bazen beraber,bazen tek başına çıkıyor."Hz.İsa gelmeyecek."diyor.
Bu zatlar herkesi Kur'ana çağırıyor.Sünnete karşılar.Hadislere savaş açmışlardır.Edip Yüksel Hadislere "Hadis Putu" diyor.
Kur'an Mealcilerini fikren ve ilmen sıkıştırdığınız zaman,biz Kur'an a uyan hadisleri kabul ediyoruz diyorlar.Hadislerin sahih veya sahih olmaması önemli değil diyorlar.
18 Mayıs 2015 Pazartesi
İSLAMA GÖRE İÇKİ(ALKOL)İÇMENİN HÜKMÜ NEDİR?
İSLAMA GÖRE İÇKİ(ALKOL)İÇMENİN HÜKMÜ NEDİR?
“Şeytan,şarap ve kumar(yolu)ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak,sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak istiyor. Artık (bunlardan)vazgeçtiniz değilmi?”
(MAİDE S. 91.AYET)
“Sana şaraptan(içkiden)ve kumardan soruyorlar.
De ki: “O ikisinde de büyük günah vardır…..”
(BAKARA S. 219.AYET)
“Ey inananlar, şarap,kumar,dikili taşlar (putlar,üzerine yazılar yazılmış) şans okları (çekmek ve bunlara göre hareket etmek) şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz”
(MAİDE S. 90. AYET)
Bu son ayet ile alkollü içkiler kesin olarak haram edilmiştir. Sahabelerden Hz. Enes (ra.) anlatıyor: Biz içki alemindeydik. Ben dağıtıyordum. Bir adam geldi “İçki haram edildi.” dedi. Arkadaşlar derhal “Şu içki kaplarını dök, temizle.” emrini verdiler. O haberden sonra kimse ağzına içki almadı. Ebu'd-Derdâ radıyAllahu anh anlatıyor: "Halilim Aleyhissalâtu vesselâm bana şu vasiyette bulundu: "Hiçbir şeyi Allah'a ortak kılma, hatta param parça edilsen, ateşlerde yakılsan da; bile bile hiçbir namazını terk etme; kim namazı bile bile terkederse ondan Allah'ın zimmeti (garantisi) kalkar; içki içme, çünkü o, bütün kötülüklerin anahtarıdır."
"Ey iman edenler,sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de, yolculukta olmanız hariç,gusül edinceye kadar, namaza yaklaşmayın….”
(NİSA S. 43.AYET)
AÇIKLAMA:
Bu şarap(içki) içme ile ilgili ikinci emirdir.(NİSA S. 43.AYET) Birincisinde (BAKARA S.219.AYET)içkinin kötü bir şey olduğu ve Allah’ın bundan hoşlanmadığı bildirilmişti.Bunu gözönünde bulundurarak bazı müminler içki,içmekten kaçınmaya başlamışlardı. Bununla birlikte büyük çoğunluk içkiyi bırakmamıştı ve bazen namaza sarhoş gelip,okurken şaşırıyorlar ve anlaşılmaz şeyler söylüyorlardı.Bu ikinci emir büyük bir ihtimalle Hicri 4.yılın başında nazil olmuştur ve kişinin içkili iken namaz kılmasını yasaklamaktadır.
Bunun sonucu Müslümanlar içki içtikleri zamanları,namazlara denk gelmeyecek şekilde ayarlamaya başladılar.Bundan bir süre sonrada içkiyi tamamen yasaklayan ayetler nazil oldu.
(MAİDE S. 90-91.AYETLER)
Arapça metindeki “sekr”(sarhoşluk) kelimesi,bu emrin sadece içkili iken değil,her türlü sarhoşluk anı için geçerli olduğunu ifade eder.Bunun yanı sıra sarhoşluk veren her şey aslında haramdır.
Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
"Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haramdır."
"Bir farakı sarhoş eden şeyin bir avucu da haramdır."
("Farak" takriben 43,5 kg.lık bir kaptır.)
(HADİS-İ ŞERİF) Tirmizi, Eşribe, 3; Ebû Dâvûd, Eşribe, 5; Nesâi, Eşribe, 25. İkinci hadis: Ahmed, Müsned, VI/71, 72, 131.
“İçkinin azıda haramdır çoğuda” (HADİS-İ ŞERİF)
Hz. Osman (r.a)’dan rivayet edildiğine göre, Rasulullah (asm)’ın şöyle demiştir:
“İçkiden uzak durun! Çünkü içki, kötülüklerin anasıdır.”
(HADİS-İ ŞERİF)
Hz. Ömer'in nakline göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse, üzerinde içki dolaştırılan sofraya aslâ oturmasın!"
(HADİS-İ ŞERİF) Tirmizi, Edeb, 43; Ebû-Dâvûd, Et'ime, 18.
Resûlullah (s.a.v.)'in:
"Her sarhoşluk veren şey hamrdır ve her hamr haramdır."
(HADİS-İ ŞERİF) Müslim, Eşribe, 73-75; Buharî, Edeb, 80; Ahkâm, 21.
İçki ticâreti:
İslâm içki ticaretini menetmiş, Müslümanın gayri müslim ile de olsa içki alışverişi yasaklanmıştır. Şu lânet, ticareti de içine almaktadır:
"Peygamber (s.a.s) içki yapanı, yaptıranı, içeni, taşıyanı, kendisine taşınanı, dağıtanı (sâkî, garson), satanı, parasını yiyeni, satın alanı ve kendisi için satın alınanı lânetlemiştir."
(HADİS-İ ŞERİF) Tirmizî, Büyû, 58; İbn Mâce, Eşribe, 6.
Alkollü ilaç ile tedâvî:
Birisi Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'e şarabı sordu. O da onu menetti. Soran adam: "Ben onu yalnızca ilaç ve tedâvi için yapıyorum" deyince de: "O ilaç değil, derttir" buyurdu.
(HADİS-İ ŞERİF) Müslim, Eşribe, 12; Ebû-Dâvûd, Tıb, 11.
Bu mealde olan hadislere dayanan bilginler, sarhoşluk veren içkilerin tedâvide kullanılmasını da caiz görmemişlerdir. Ancak bu hüküm normal durumlara aittir. Eğer başkası bulunmadığı için içki veya alkollü ilâcı, mütehassıs ve Müslüman bir doktor bir hastaya yazarsa, burada zarûret prensibi işler ve tedâvî caiz olur.
Geniş Bilgi için bk. H. K. İslâm'ın Işığında Günün Meseleleri, s. 198 vd.
Ümmü Seleme(r.anha)’dan: “Resulullah (s.a.v) müskir ve müftir olan her şeyi yasaklamıştır”
(HADİS-İ ŞERİF- S.EBİ DAVUD,3/329)
AÇIKLAMA:
MÜSKİR: Sarhoşluk veren.
MÜFTİR: İçildiğinde vücuda rehavet veren, uzuvlarda kırıklık-uyuşukluk güç azalması meydana getiren,göz kapaklarında mahmurluk ve zayıflama tesiri yapan şeydir.
Yine Nesâî'nin bir rivayetinde Resûlullah şöyle buyurmuştur:
"Üç kişi vardır, cennete girmeyecektir: Anne babasının hukukuna riayet etmeyen kimse; içki düşkünü olan kimse; verdiğini başa kakan kimse."
(HADİS-İ ŞERİF) Nesâî, Zekat 69, (5, 81).
İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim (ısrarla) içki içerse dördüncü sefere kadar kamçılayın,sonra (devam ederse) öldürün."
(HADİS-İ ŞERİF) Ebû Dâvud, Hudud 37, (4482); Tirmizî, Hudud 15, (1444).
Sevr İbnu Zeyd el-Dîlî anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallâhu anh), hamr için uygulanması gereken haddin miktarı hususunda (Ashabla) istişarede bulundu.
Hz. Ali (radıyallâhu anh): "Seksen sopa vurulmasını uygun görüyorum" dedi. Çünkü kişi, içince sarhoş olur, sarhoş olunca hezeyana düşer (saçmalar), hezeyana düştü mü iftira atar. (İftiranın cezası ise 80 sopadır).
Böylece Hz. Ömer (radıyallâhu anh) içki içenler için haddi 80 sopa takdir etti." Muvatta, Eşribe 2, (2, 842).
İbnu Şihâb (rahimehullah)'a: "- Köle içki içecek olursa ona tatbik edilecek haddin miktarı nedir?" diye sorulmuştu, şöyle cevap verdi: "- Bana ulaştığına göre, ona,hüre verilen cezanın yarısını uygulamak gerekir.
Hz. Ömer, Hz. Osman ve İbnu Ömer (radıyallâhu anhüm ecmain) içkide, kölelerine, hürlere tatbik ettikleri haddin yarısını tatbik ederlerdi."
Muvatta, Eşribe 3, (2, 842).
Hz. Câbir radıyAllahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah ve ahiret gününe inanan kimse izarsız hamama girmesin. Kim Allah'a ve ahirete inanıyorsa, bir özrü olmadan hanımını hamâma sokmasın. Kim Allah'a ve ahirete, inanıyorsa üzerinde içki bulunan sofraya oturmasın."
(HADİS-İ ŞERİF) Tirmizi, Edeb 43, (2802); Nesai, Gusl 2, (1, 198).
Sizden önce yaşamış bir adam, insanlardan uzaklaşıp bir yerde uzlete çekilerek Allah’a ibadet etmekteydi. Fakat, fahişe bir kadın ona aşık oldu. Bu fahişe kadın, cariyesini ona gördererek bir meselede şahitlik yapması için evine çağırttı.
Adam, kadının çağrısına icabet ederek cariye ile birlikte çağrıldığı eve gitti. Adam eve girince geçtiği her kapı, cariye tarafından arkadan kapatılıyordu. Nihayet güzel bir kadının yanına vardı. Kadının yanında bir çocuk ve bir içki şişesi bulunmaktaydı. Kadın, adama şöyle dedi:
“Vallahi! Ben seni, şahitlik yapman için çağırmadım. Ben senden; benimle cima yapmanı veya bu çocuğu öldürmeni ya da şu içkiyi içmeni istiyorum. Zira sen, bunlardan birini yapmak mecburiyetindesin.”
Bu durum üzerine adam içki içmeyi seçti ve sarhoş oluncaya kadar içti. Sarhoş olunca kadınla zina yaptı ve yaptığı bu çirkin amelleri kimseye söylemesin diye çocuğu da öldürdü.
Siz, içkiden uzak durun! Çünkü o, imanla bir arada asla bulunmaz. Muhakkak onlardan biri, diğerini çıkartır.”
(bk. Nesâî, Eşribe, 44; Abdürrezzâk b Hemmâm, Musannef, 9/236; İbn Hibbân, Sahîh, 12/168; Beyhakî, Şu'abu'l-Îmân, 5/10)
Bu rivayet, içki günahın ayrıca başka günahlara da neden olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Hadisin başındaki “İçkiden uzak durun! Çünkü içki, kötülüklerin anasıdır.” açıklaması da bunu bildirmektedir. Verilen örnek de eski zamanlarda yaşanmış ve içki günahının diğer günahlara nasıl neden olabileceğini göstermesi açısından son derece önemlidir. Günümüzde işlenen bir çok günahtan sonra, sarhoştum, haberim yoktu, hatırlamıyorum gibi bahanelerin ileri sürülmesi de bu hadiste anlatılan kişiyle paralellik göstermektedir.
Nitekim “Şeytan; içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Allah’ın anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık siz bunlardan vazgeçtiniz değil mi?” (Mâide, 5/91) mealindeki ayette de içki ve kumar gibi günahların vereceği zarara ve toplumda yapacağı tahribata dikkat çekerek bunlardan uzak durulması gerektiği bilidirilmektedir.
Hz. Ömer ve diğer sahabiler bu ifadeyi ilk duyduklarında "Vazgeçtik ey Rabbimiz vazgeçtik!" diye haykırmıştır.
Buna göre, insanlar arasındaki ismi ne olursa olsun ve her neden yapılırsa yapılsın, sarhoşluk veren içkilerin azı da çoğu da haramdır. Bu hususta Hz. Peygamber’in (asm) beyanları şöyledir:
“Her sarhoşluk veren şey içkidir ve her sarhoşluk veren şey haramdır."
(HADİS-İ ŞERİF) Buhârî, Edeb, 80; Müslim, Eşribe, 73-75, 64, 69)
İçkinin haramlığı hususunda İcmâ vardır.
Konuyla ilgili başka bir ayet meali de şöyledir:
“Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz."
(Maide Suresi,5/90)
Bu âyette, sarhoşluk veren her türlü içki, kumarın her çeşidi kesinlikle haram kılınmaktadır. Âyet indiği zaman, bütün müslümanlar, ellerinde bulunan şarapları Medine sokaklarına döküp kaplarını kırmışlar, içki alışkanlıklarını; Kur'an'ın bu kesin emri karşısında tereddüt etmeden topluca terk etmişlerdi.
Meâlde geçen "içki" kelimesi, âyetteki "hamr" kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. Bu bağlamda hamr, aklı örten şey demektir. Bu nitelikteki tüm içki ve uyuşturucular hamr kapsamına girer.
8 Mayıs 2015 Cuma
İSLAMDA,HİRİSTİYANLIKTA VE MUSEVİLİKTE TESETTÜR(ÖRTÜNME) NASIL?
İSLAMDA,HİRİSTİYANLIKTA VE MUSEVİLİKTE TESETTÜR(ÖRTÜNME) NASIL?
İslam dini Hz.Adem zamanından beri var.Hz.Adem’de ibadet ediyordu.Oruç tutuyordu. Daha sonra gelen Peygamberler de ibadet yaptılar.Allah’ı zikr ettiler. İslam dini mensubları yani müslümanlar zaman içersinde azaldığı dine hurafeler ve bid’at lar karıştırıldığı zamanlarda Allah bir uyarıcı olarak muhakkak bir peygamber göndermiştir.
Gelmiş ve geçmiş bütün peygamberler İslam peygamberleridir. İslamiyet Hz.Muhammed(S.A.V) ile doğmamıştır. Nitekim peygamberimize peygamberlik gelmeden önce Arabistan yarım adasında bir avuç topluluk İslamı,tevhid dinini yaşıyorlardı.Haniftiler(şimdiki sapkın Hanifçilerle karıştırmıyalım)Hz.İbrahim’in dinini yaşıyorlardı. Müşrik değillerdi.
Hz.Muhammed(S.A.V) bozulmuş,tahrif edimiş,hurafeler karıştırılmış bir dini yeniden canlandırmıştır.Hurafeleri, batıl inançları ortadan kaldırmıştır. O zamanki müşriklere doğru yolu göstermiştir.Büyük çoğunluğun hidayetine vesile olmuştur.
Tesettür Hz.Havva'da vardı.Hz.Meryem'de de.Bütün peygamberler eşlerinde ve annelerinde tesettür vardı.
Rahibeler çarşafa benzer bir kıyafet giymekteler.Bu kıyafetleri giymelerinin sebebi örnek aldıkları Hz.Meryem'inde böyle giyinmesi.
Ortodoks Musevilerinde çarşaf giymelerinin sebebi Hz.Musa(a.s)'ın eşinin ve annesininde çarşaflı olması.
Museviler ile ortak inançlarımız var.Mesela onlar domuz eti yemezler.Çocuklarını sünnet ederler.Örtünmede de benzerlikler var.
NUR SURESİ 31.AYET:
“Mümin kadınlara da söyle:Gözlerini(harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar ;zinetlerini(süslerini)açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görünen hariç.Başörtülerini,yakalarının üstünü(kapatacak şekilde)koysunlar.Süslerini,kendi kocalarından ya da babalarından ya da kocalarının babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler.Gizledikleri süsleri bilinsin diye(topuklu ayakkabı ile)ayaklarını yere vurmasınlar.Hep birlikte Allah’a tövbe edin.Ey!Müminler,umulur ki felaha bulursunuz.”
AÇIKLAMA:
Bir tefsire göre,süsten maksat,süs yerleridir.(Envâru’t-Tenzil) Süs Yerleri: Kulaklar,saçlar,boyun.(Kulaklara takılan küpeler,saçlara takılan tokalar,bantlar,boyuna takılan gerdanlıklar,birer süstür) İslam öncesi cahiliye günlerinde kadınlar,başları açık dolaşırlardı.Bazıları başın arkasından bağlanan bir tür başlık kullanırlardı.Gömleğin yakasıda, boynun önünü ve göğsün üst kısmını dışarıda bırakacak şekilde açılırdı. Göğüsleri örtecek gömlekten başka bir şey yoktu ve saçlar bir veya iki çift örgü halinde arkaya bırakılırdı.
(El-Keşşaf,cilt:2.sh.9,İbn Kesir,c:3,sh:283-284)
Bu ayet inince müslüman kadınlar başlarını,göğüslerini ve sırtlarını bütünüyle örten bir başörtüsü takmaya başladılar.Müslüman kadınların bu hüküm karşısındaki davranışlarını Hz.Aişe(r.a)canlı bir biçimde anlatır. “Nur Suresi inip, halk muhtevasını Hz.Peygamber’den öğrenince doğru evlerine koştular ve ayetleri,karıları ve kız kardeşlerine okudular” der ve ilave eder: “Ayetlere anında cevap geldi.Ensar kadınları hemen kalkıp,ellerine geçen bez parçalarından başörtüleri yaptılar.Ertesi sabah namaz için Mescid-i Nebevi’ye gelen tüm kadınlar baş örtülüydüler” Bir başka rivayette,Hz.Aişe ince bezlerin bırakılıp, bu amaçla kadınların kalın bez seçtiklerini anlatır.
(İbn Kesir,cilt:3,sh:284, Ebu Davud)
AHZAB SURESİ 59.AYET:
“Ey peygamber! Kendi hanımlarına,kızlarına ve Müslüman kadınlara de ki(bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman)dış elbiselerini üzerlerine örtsünler. Bu onların(iffetli:Âr,namus,hayâ duygusu)tanınmaları,eziyet edilmemeleri için daha uygundur…”
“Kadın avrettir(örtünmesi gerekli mahremlerdendir).Dışarı çıktığı vakit, şeytan onu takip eder.Kadının Allah’a en yakın hali,evinde bulunduğu zamandır”
(HADİS-İ ŞERİF) (Et-Tergib ve’t-Terhib,1/227)
NUR SURESİ 60.AYET:
“Evlenme arzusu,kalmamış oturan(ihtiyar)kadınların,kasden süs göstermeye çalışmadan dış örtülerini bırakmalarında kendileri için bir günah yoktur.Ama sakınmaları,kendileri için daha hayırlıdır.Allah işitendir, bilendir”
http://ballarbalinibuldum2.blogcu.com/tesettur/2305451
14 Ocak 2015 Çarşamba
Münâfıkların reisi Abdullah bin Übeyy bin Selûl'ün ölümü
Münâfıkların reisi Abdullah bin Übeyy bin Selûl'ün ölümü ve Peygamberimiz'in (s.a.v.) onun cenaze namazını kıldırması nasıl olmuştur? Allah-u teala bunu yasaklayan hangi ayeti indirmiştir?
Abdullah bin Übeyy bin Selûl, münâfıkların reisi idi. Hz. Resûlullahın aziz şahsiyetini nazarlardan düşürmek, İslâmiyetin inkişâfına mâni olmak ve Müslümanları birbirine düşürmek için elinden gelen bütün gayreti ömrü boyunca göstermekten geri durmamıştı. Bu menhus maksadını tahakkuk ettirmek için de bir çok iftiralarda bulunmuştu. Müslümanların tesanüde en çok muhtaç olduğu bir zamanda bu adam tesanüdleri bozucu hareketlerde bulunurdu. Fakat Cenâb-ı Hakkın inayeti ve Resûlullahın tedbir ve himmeti ile bu teşebbüsleri hep sonuçsuz kalırdı.
Başında bulunduğu nifak şebekesinin yaptıklarından dolayı haklarında âyet-i kerimeler, hattâ "Münafıkûn" adında müstakil bir Sûre nazil olmuştu.
Bu sebeple Hz. Resûlullah bunlara karşı hep ihtiyatlı davranır, hâl ve hareketlerini kontrol altında bulundurur ve İslâm camiasının ittifak ve tesanüdünü bozucu planları karşısında hep tedbirli olurdu.
İşte, İslâm camiasının birliğini bozmak için eline geçen her fırsatı kullanmaktan geri kalmayan bu adam Hicretin dokuzuncu senesi Zilkâde ayında öldü.1
Peygamberimiz (s.a.v.)in Cenaze Namazını Kıldırması
Abdullah bin Übeyy, münâfıkların reisi iken, oğlu Abdullah son derece samimi ve müttaki bir Müslümandı. Bu, "Ölüden, diriyi, diriden ölüyü çıkaran" Cenâb-ı Hakkın kudret ve hikmetinin bir tecellisi idi. Baba münafıkların reisi, oğul mücahid bir Müslüman.
Babası vefât ettikten sonra, oğlu Abdullah babasının vasiyeti üzerine Hz. Resûlullahın huzuruna çıkarak, "Yâ Resûlallah! Gömleğini bana versen de, babamı onunla kefenlesem" dedi. Sonra da, "Yâ Resûlallah! Onun namazını kılıp istiğfarda bulunsanız"2 diye ricada bulundu.
Gariptir ki, hayatı boyunca İslâmiyet aleyhinde plânların tasavvuru ve tahakkuku ile meşgul olan bu adamın kefenlenmesi için Resûl-i Ekrem Efendimiz sırtından gömleğini çıkarıp Hz. Abdullah'a verdi ve "Cenaze hazırlanınca bana haber veriniz, namazını kılayım"3 buyurdu.
Hz. Ömer'in İkâzı
Cenaze hazırlanmıştı. Peygamber Efendimiz namazı kılmaya kalkarken Hz. Ömer, arkasından ridasına yapıştı, "Yâ Resûlallah! Allah sizi münâfıklar üzerine namaz kılmaktan nehyetmedi mi?"4 dedi.
Peygamber Efendimiz gülümseyerek şöyle dedi:
"Ben, istiğfar etmek veya etmemekte serbest bırakılmışım. Ben de tercihimi yaptım. Allah Taâlâ, 'Onlar adına ister af dile, ister dileme. Onlar için yetmiş kere mağfiret dilesen yine Allah onları bağışlayacak değildir...' (Tevbe Sûresi, 80) buyurmuştur."5
Daha sonra Resûlallah (a.s.m.), Abdullah bin Übeyy'in cenaze namazını kıldı ve kabri başına kadar da gitti.6
Nâzil Olan Âyet
Aradan çok zaman geçmeden Peygamberimiz (s.a.v.)e münâfık ölüleri hakkında Cenâb-ı Hak tarafından şu kesin emir verildi:
"Onlardan ölen hiçbir kimsenin asla namazını kılma ve kabrinin başında durma. Onlar Allah'ı ve Resûlünü inkâr etmişler ve Allah'a itaatten çıkmış olarak ölüp gitmişlerdir."7
Bundan sonra Peygamber Efendimiz, hiç bir münâfığın cenaze namazını kılmadı. Kabrinin başında da durmadı.8 Peygamberimiz (s.a.v.)in böylesine ömrünün her safhasında İslâm cemâatını bölmek gayretiyle yaşayan bir adamın cenazesine karşı bu alâkasının şüphesiz bir çok hikmetleri vardı.
En mühim hikmeti onun etrafında toplanmış olanların samimi iman etmelerini temin etmekti. Nitekim, Efendimize, gömleğini niçin verdiği ve cenaze namazını niçin kıldığı sorulduğunda, şu cevabı vermişti:
"Gömleğim ve onun üzerine kıldığım namazım, kendisini Rabbimden gelecek azabdan kurtaramayacaktır. Fakat ben, bu sayede onun kavminden bin kişinin samimi Müslüman olmasını umuyorum."9
Gerçekten de Abdullah bin Übeyy'in vefât ederken Peygamberimiz (s.a.v.)den medet umduğunu gören bin kişi samimiyetle Müslüman olmuştur.10
Bunu gören Hz. Ömer de, davranışından pişmanlık duymuş, "Allah ve Resûlü elbette daha iyi bilir"11 demiştir.
1. İbn-i Kesîr, Sîre, 4:64.
2. Müsned, 2:18.
3. A.g.e., 2:18; Buharî, 2:76; Tirmizî, 5:280.
4. Müsned, 2:18; Müslim, 4:1865.
5. Sîre, 4:197; Müsned, 4:1865; Tirmizî, 5:279.
6. Sîre, 4:197; Müsned, 1:16; Tirmizî, 5:279.
7. Tevbe Sûresi, 84.
8. Sîre, 4:197; Müsned, 1:16.
9. Taberî, Tefsir, 10:206.
10. Umdetü'l-Kari, 8:54.
11. Sîre, 4:197.
SORULARLA İSLAMİYETTTEN ALINMIŞTIR.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)