7 Aralık 2014 Pazar

İSLAM DİNİ ZİNA VE EŞ CİNSELLİĞE NASIL BAKIYOR?-2




:ZİNA VE HOMOSEKSÜELLİK (EŞ CİNSELLİK)-2:


Kalb,göze tabidir.Gözler haramdan sakınmazsa,kalbi korumak güç olur.Kalb, harama dalarsa,günahlardan sakınmak güç olur.O halde,imanı olanların,haram işlememesi,harama bakmaması lazımdır.Erkeklerin eşcinsel olması,haram olduğu gibi,kadınların da eşcinsel olması haramdır.Kadının da herhangi bir kadına şehvet ile dokunması ve bakması haramdır. 



Kadınların,kadınlara şehvet ile bakması ve dokunması, kocasından başkasına, erkek ve kadın, kim olursa olsun, yabancıya süslenmeleri caiz değildir. 



Erkekle kadın,başka cinsten oldukları için, bir araya gelmeleri nisbeten güçtür. Kadının kadına yaklaşması ise daha kolaydır. Bunun için kadının kadına bakması ve dokunması, erkeğin kadına ve kadının erkeğe bakmasından daha kötü olabilir.


Kadınların, Kur'an-ı kerim, mevlid, ilahi okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları haramdır, hoparlör,radyo ve TV ile duyurmaları ise mekruh olur. 


(Tergibüssalat,Hadika)





ERKEĞE BENZEMEYE ÇALIŞAN KADIN VE KADINA BENZEMEYE ÇALIŞAN ERKEK


İbn Abbas şöyle demiştir:


Resulullah (s.a.v)kadınlardan erkeklere benzemeye çalışanları, erkeklerden de kadınlara benzeyenleri lanetledi ve “Onları evlerinizden çıkarın” diye emretti. Resulullah(s.a.v)bizzat kendisi falancayı evinden çıkardı, Ömerde falancayı (evinden) çıkardı.

(Buhari,Ebu Davud,Tirmizi, Ahmed)


Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir:

Peygamber(s.a.v)kadın elbisesi giyen erkeğe,erkek elbisesi giyen kadına lanet etti.

(Ebu Davud,İbn Hibban,Beyhaki)


Peygamberimiz(s.a.v) ahir zamanda zinanın yaygınlaşacağını ve aleni hale geleceğinden bahsetmiştir.Bu gün bu haber gerçekleşmiş, zina yaygınlaşmış ve aleni hale gelmiştir.

Zinanın çirkinliği bedihi olduğu halde, onun bu kadar yaygınlaşması oldukça düşündürücüdür.Zinaya yaklaşmayın; çünkü o çirkin bir iştir. Ve ne kötü bir yoldur.
(İsra Suresi: 32.Ayet)




Ebu Umame ra’den rivayet edilmiştir:

Genç bir delikanlı Peygamberimizin meclisine gelerek “Ey Allah’ın Resulü ! Zina etmem hususunda bana izin ver!” dedi. Bunun üzerine orada bulunanlar “Sus, sus!” diye onu engellemeye çalıştılarsa da, Peygamberimiz asv “Bırakın da yanıma gelsin!” dedi. Gencin yanına gelmesi üzerine de ona “Annenin zina etmesi senin hoşuna gider mi?” buyurdu. Genç “Hayır! Allaha yemin olsun ki (hoşuma gitmez) Allah beni sana feda kılsın” karşılığını verdi. Hz. Peygamber “(Sen nasıl istemiyorsan) diğer insanlar da annelerinin zina etmelerinden hoşlanmazlar. Peki kendi kızının zina etmesi senin hoşuna gider mi?” buyurdu. Genç ““Hayır! Allaha yemin olsun ki (hoşuma gitmez) Ey Allahın resulü! Allah beni sana feda kılsın” cevabını verdi. Peygamber as bu kez “Sen hoşlanmadığın gibi diğer insanlar da kızlarının zina etmelerinden hoşlanmazlar. (Söyle bakalım) kızkardeşinin zina etmesi senin hoşuna gider mi?” dedi. Genç buna da “Hayır istemem ey Allah’ın Rasulü! Canım sana feda olsun. Tabii ki bunu da istemem” dedi. Hz. Peygamber’in “İnsanlar da kız kardeşlerinin zina etmesini istemez. Peki teyzenin zina etmesi senin hoşuna gider mi?” buyurması üzerine, yine “Canım sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! Bunu da istemem” cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber “Diğer insanlar da senin gibi, teyzelerinin zina etmelerini istemez” dedikten sonra mübarek elini onun omzuna koyarak “Rabb’im! Bu kulunun günahlarını bağışla, kalbini her türlü kötülükten arındır, Onu zinadan koru!” diye dua etti. Bundan sonra hiç kimse bu gencin kadınlara dönüp baktığını görmedi.

(Ahmed,Taberani)


"Onlar ki, Allah ile beraber başka bir ilaha ibadet etmezler; hak bir sebep olmadıkça Allah’ın haram kıldığı cana kıymazlar ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa cezasını bulur. Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve onun içinde alçaltılmış olarak devamlı kalır. Ancak tevbe edip iman eden ve salih bir amel işleyen müstesna. İşte onların kötülüklerini Allah iyiliklere çevirir. Allah gafurdur, rahîmdir."


(Furkan Suresi: 68-70.Ayetler)





Tabiinin büyük müfessirlerinden Mücahid “Onlar zina etmezler. Kim bunları yaparsa cezasını bulur” (Furkan: 68) ayetindeki “يلق اثاما” kelimelerini “Cehennemde irin ve kandan bir vadidir” diye tefsir etmiştir. İkrime’de “اثاما” “Asam” kelimesini “cehennemde zina edenlerin kalacağı vadilerdir” diye tefsir etmiştir.



Gözü haramdan sakınmak



SORU:


Denizde,hamamda,kaplıcada, “Hepimiz erkeğiz veya hepimiz kadınız” diyerek, erkek erkeklerin yanında, kadın kadınların yanında açık duruyorlar. Bu günah değil midir?

Nur suresinin, (Ey Resulüm, müminlere söyle,harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar) mealindeki 31. âyetinde bildirilen avret yerleri nerelerdir?


CEVAP:


Bakılması haram olan yere avret yeri denir. Hanefi ve Şafii’de erkeğin avret yeri göbek ile diz arasıdır. Maliki ve Hanbeli’de ise yalnız seveteyn, yani sadece ön ve arka kısımdır. Kadınların birbirlerine avret yeri, erkeğin erkeğe avret yeri gibidir. Müslüman kadının, gayri müslim ve fasık kadınlar ile dinsiz amca ve dayının yanında örtünmesi üç mezhepte farz, Hanbeli mezhebinde caizdir. 



Hanbeli mezhebinin farklı yönü şöyledir:



Erkeğin erkeğe avret yeri, diz ile göbek arası değil, sadece seveteyn, yani iki kaba avret mahallidir. Kadının kadına avret yeri diğer mezhepler gibi, diz ile göbek arasıdır. Ancak diğer mezheplerden farklı olarak, gayri müslim kadınlara da, göbek ile diz arası hariç, diğer yerlerini göstermesi caizdir. Diğer üç mezhepte caiz değildir. Zaruret olunca Hanbeli mezhebi taklit edilerek kapalı kadın, açık kadınların yanında başını, kollarını açabilir.

Avret yerini açmak veya başkasının avret yerine bakmak büyük günahtır. Hamama, kaplıcaya, denize gidenin diz ile göbek arasını ve dizlerini de örtmesi farzdır. 



Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:


(Erkeğin göbek ile dizleri arası avrettir.) 

[Ebu Davud]

(Uyluk avret yeridir.) 

[Buhari,Ebu Davud,Tirmizi]

(Avret yerini açmak büyük günahtır.) 

[Hakim]

(Erkek, erkeğin; kadın, kadının avret yerine bakması helal olmaz.) 

[Müslim]


(Evlerin en kötüsü hamamdır. Orada sesler yükselir, avretler açılır. Tedavi veya kirden temizlenmek için girecek olan örtülü girsin.) 

[Taberani]


(Allah’a ve ahirete inanan hamama peştamal ile örtülü girsin!) [Nesai]

(Avret yerini açana ve başkasının avret yerine bakana Allah lanet etsin!) 

[Beyheki]

(Din kardeşinin avret yerine kasten bakanın kırk gecelik namazı kabul olmaz.) 

[İ.Asakir]

 Evde kimse yok iken de, çıplak durmak günahtır. 




Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:



(Yalnızken de, avret yerinizi açmayın! Zira yanınızda hiç ayrılmayanlar [hafaza melekleri] vardır. Onlardan utanın ve onlara saygılı olun.) 

[Eşiat-ül-lemeat]

(Avret yerlerinizi örtün! Yalnız iken de Allahü teâlâdan haya edin!) 

[Tirmizi]


(Allah hayayı ve örtünmeyi sever. Öyle ise yıkanırken avret yerinizi örtün.) 
[Ebu Davud]

(Gece guslederken avret yerini açmaktan sakının. Eğer sakınmayan çıkar da, onda delilik alameti görülürse, kendisinden başkasını suçlamasın.) 

[Hakim.]

Kapalı da olsa kadına şehvetle bakmak günahtır. Kadının erkeğe bakması da günahtır.




SORU:

Kadınların, kendi aralarında denize girerken veya bir evde beraber otururken, yahut hamama girince, dizlerinden üst kısmının görünmesi günah mıdır? Günahsa Hanbeli’yi taklit edince, günahtan kurtulmak mümkün müdür?



CEVAP:


Yukarıda yazdığımız gibi, erkeğin erkek için ve kadının kadın için avret yeri, diz ile göbek arasıdır. Zaruretsiz buralara bakmak haramdır. Salih bir doktor, bir kadına, hastalığına kaplıca tedavisinin iyi geleceğini söylerse, özel kabin tutma imkanı da yoksa, kadınlar hamamına avret sayılan yerlerini kapatmak şartı ile girebilir. Girince de ihtiyaç kadar durur ve başkalarının avret yerlerine bakmaz.

Hanbeli mezhebinde de, kadının kadına avret yeri, diğer mezhepler gibidir. Yani göbek ile diz arasına bakılmaz. Bu bakımdan Hanbeli mezhebini taklit diye bir şey söz konusu olmaz.


Hanbeli mezhebinin farklı yönü şöyledir: Erkeğin erkeğe avret yeri, diz ile göbek arası değil, sadece seveteyndir. Sadece iki avret mahallidir. Kadının kadına avret yeri diğer mezhepler gibi, diz ile göbek arasıdır. Ancak diğer mezheplerden farklı olarak, kâfir kadınlarına da, göbek ile diz arası hariç, diğer yerlerini göstermesi caizdir. Diğer mezheplerde caiz değildir.
Denize girmek, zaruret olmadığı için, mezhep taklidi yapılmaz. Bir zaruret veya ihtiyaç olmadan başka mezhep taklit edilmez.



SORU:



HÜNSA NE DEMEK?

Cinsiyeti belli olmayan bir akrabamız var. Bu namazı, erkek gibi mi, yoksa kadın gibi mi kılar? Cenazesini kim yıkar? Evlenebilir mi? Bir de sonradan kadın olan erkekler var. Onların durumu nedir?



CEVAP:


Dinimizde, kendisinde hem erkeklik, hem de kadınlık uzvu bulunan veya her ikisi de bulunmayan kimseye Hünsa denir.

Her iki uzvu olup da, idrarını hangisinden yapıyorsa, ona göre hüküm verilir. Bu, henüz çocuk iken böyledir. Büyüyünce, sakalı çıkar, erkek gibi ihtilam olursa erkek hükmündedir. Göğsü büyür, kadınlık halleri zuhur ederse kadın olduğu anlaşılır.


Eğer erkek veya kadın olduğuna dair hiç bir alâmet bulunmazsa veya her ikisinden eşit miktarda bulunursa, böyle kimseye (Hünsa-i müşkil) denir. Hünsa-i müşkil,kadın olma ihtimali düşünülerek ihtiyatlı hareket eder. Namazı kadınlar gibi kılar. Ölünce, kadınlar gibi kefenlenmesi iyi olur. Teyemmüm ettirilerek defnedilir. 

Kadın olduğu zannedilip ameliyatla erkek olduğu meydana çıkan kimse,erkektir.Erkek olduğu zannedilip ameliyat edilince kadın olduğu meydana çıkarsa kadındır.Fakat erkek iken, kadın olmak niyetiyle ameliyat olan,kadın olmaz. 

(Hidaye,Dürer,Hindiyye)



SORU:


Cinsiyet değiştirmek caiz midir?



CEVAP:


Caiz değildir. Erkeklik organını kestirmekle, silikonla göğüsleri şişirtmekle cinsiyet değiştirilmiş olmaz.



SORU:


Lezbiyenlikten,Livatadan kurtulmanın ilacı nedir?



CEVAP:


Beş vakit namazı doğru kılmak ve hemen evlenmek.

Her kötülüğün tek ilacı.


SORU:


Büyük günahlardan kurtulmanın çaresi nedir?



CEVAP:


Her türlü günahın tek ilacı vardır. Bu ilaç Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor. Bu ilacı kullanan her müslüman, alışkanlık haline gelen büyük günahlardan mutlaka kurtulur. 


Ankebut suresi 45. âyet-i kerimesinde (Namaz, münker ve fahşadan [edepsizlikten, akla ve dine uymayan, esrar, içki,zina, livata gibi her türlü kötülükten] alıkoyar) buyuruldu.




Bir genç,namaz kılar ve her türlü kötülüğü de yapardı. 
Bu gencin durumunu Resulullaha bildirdiler. Peygamber efendimiz, (Bir gün gelir namaz,onu diğer günahları işlemekten alıkoyar) buyurdu. (Haram işliyorsa, namaz kılmasın) demedi, (Namaza devam etsin) buyurdu. Aradan çok zaman geçmedi. 
O genç günahlarına tevbe etti, iyi hal sahibi oldu.Bu bakımdan mümin mutlaka namaz kılmalıdır!



Namaz kılmanın fazileti çok büyüktür. 



Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:


(Cennetin anahtarı namazdır.) 

[Darimi]

(Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) 

[Taberani]

(Namaz kılan, Kıyamette kurtulur, kılmayan perişan olur.) [Taberani]


(Namaz, Allah’ın hoşnut olduğu amellerin en faziletlisidir. Sıratı yıldırım gibi geçiricidir. İmanın başı ve Cehennemden kurtarıcıdır.) 

[Miftah-ul-Cenne]


(En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdır.) 
[Ebu Davud]

(Allah beş vakit namazı farz kıldı. Eksiksiz eda edeni Cennete koyacağına söz verdi. Namaz kılmayana verilmiş bir sözü yoktur, böyle kimseye dilerse azap eder, dilerse Cennete koyar.) 

[Ebu Davud]


(Müslüman, namaz kılarken günahları başı üzerine konur. Her secde ettiğinde başından dökülür. Namazı bitirince hiçbir günahı kalmaz.) 
[Taberani]


(Mümin, Allah rızası için namaz kılınca, ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi, günahları dökülür.) 

[İ.Ahmed]


(Her namaz vakti gelince, melekler, "Ey insanlar, günahlarınız sebebiyle hasıl olan ateşi namaz kılarak söndürün!" derler.) [Taberani]


Bir kimse, (İman eder, namaz kılar, zekât verir, oruç tutar ve diğer ibadetleri yaparsam, kimlerden olurum?) diye sual edince, Peygamber efendimiz, (Sıddık ve şehidlerden olursun) buyurdu. 
(Bezzar)



Namazı terkin cezası


Namaz kılmak böyle büyük bir ibadet olduğu için terk edilmesi de çok büyük günahtır. Hanbeli’de namazı terk eden küfre düştüğü için, Şafii ve Maliki’de büyük günah işlediği için ceza olarak öldürülür.



Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:


(Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet namazdır. Namaz düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namaz düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez) 

[Taberani]



(Namaz kılmayan, Kıyamette, Allah’ı kızgın olarak bulacaktır.) [Bezzar]



(Namazı kasten bırakanın ibadetleri kabul olmaz ve namaza başlayana kadar Allahü teâlânın himayesinden uzak kalır.) [Ebu Nuaym]



(Beş vakit namazı kasten, mazeretsiz terk eden, Allah’ın hıfz ve emanından mahrum olur.) 
[İbni Mace]


(Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) 
[Beyheki]


(Namaz kılmayanın dini yoktur.) 

[İbni Nasr]


(Bizimle kâfir arasındaki fark namazdır. Namazı terk eden kâfir olur.) 

[Nesai]



Yukarıdaki hadis-i şerifleri, Ehl-i sünnet âlimleri şöyle açıklamışlardır:



Dinimizde en büyük günahı işleyen kâfir olmaz.Bunun için namaz kılmayana kâfir denmez. Fakat namaz,çok önemli bir ibadet olduğu için, namaz kılmayanın imanla kalması çok zayıf bir ihtimaldir. Namaz kılmayanın kalbi kararır, diğer günahları işlemekten çekinmez. Bazı âlimler, namaz kılmayanın kâfir olacağını bildirmişlerdir. Bu bakımdan her ne şart altında olursa olsun muhakkak namazı kılmalı!


İbn Abbas (ra)’den, Hz. Peygamber (asv)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"Bir şehirde zina ve riba (faiz) yaygınlaşırsa, onlar Allahın azabını kendilerine hak etmiş olurlar.”
(Hakim, Ebu Ya’la)


İbn Ömer (ra)’den, Hz. Peygamber (asv)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Zina fakirliği miras bırakır.”
(Hakim, Taberani)


Amr b. As (ra)’den, Hz. Peygamber (asv)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:


“İçinde zina zuhur eden, yaygınlaşan hiçbir topluluk yoktur ki, onlar kıtlıkla cezalandırılmış olmasın. Yine içinde rüşvetin yaygınlaştığı hiç bir topluluk yoktur ki, korkuyla cezalandırılmasın.”

(Ahmed)



Bureyde (ra)’den, Hz. Peygamber (asv)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:


"Ahdini (aralarındaki anlaşmaları) bozan hiçbir topluluk yoktur ki, onların arasında öldürme olayları olmuş olmasın. Zinanın yaygınlaştığı bir toplulukta ise muhakkak ki, Allah onlara ölümü musallat eder. Bir topluluk zekatı menederse (zekat vermez ve birbirlerine zekat vermemeyi tavsiye ederlerse) Allah onlara yağmur vermez.”


(Hakim)





Heysem b. Malik Et-Tai (ra)’den, Peygamber (asv)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Allah katında şirkten sonra, zinadan daha büyük günah yoktur.”
(Ahmed, İbn Ebid-Dünya)


İbn Mesud (ra)’den, Hz. Peygamber (asv)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:


Nebi (sav)den “En büyük günah hangisidir” diye soruldu. Cevaben “Allah seni yarattığı halde, ona eş koşmandır.” Buyurdu. Ben “sonra hangisidir?” diye sordum. “seninle yemek yer (yemeğime ortak olur) korkusuyla çocuğunu öldürmendir” dedi. Ben yine “sonra hangisi” dedim. Buyurdu ki: “Komşunun hanımıyla zina etmendir”. Allah bunu tasdik etmek için “Onlar ki, Allah ile beraber başka bir ilaha ibadet etmezler; hak bir sebep olmadıkça Allah’ın haram kıldığı cana kıymazlar ve zina etmezler” ayetlerini indirdi.

(Firyabi, Ahmed, Abd b. Humeyd, Buhari, Müslim, Tirmizi,
İbn Cerir, İbn Münzir, İbn Ebi Hatim, İbn Merduye, Beyhaki.)



Ebu Said El-Hudri (ra)’den, Hz. Peygamber (asv)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:


“Her sabah iki melek: “Kadınların yüzünden erkeklere yazıklar olsun, erkeklerin yüzünden de kadınlara yazıklar olsun” diye nida ederler.”

(İbn Mace,Hakim.)


Burada erkeklerin yüzünden günaha giren kadınlarla, kadınlar yüzünden günaha giren erkekler kastedilmiştir.





Ebu Hureyre (ra)’den, Hz. Peygamber (asv)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:


"Zina eden zina ettiği zaman mümin olarak zina etmez. Hırsız hırsızlık yaptığı zaman, mümin olarak hırsızlık yapmaz. İçki içen içki içerken mümin olarak içmez."

(İbn Ebi Şeybe, Buhari, Müslim)



Ebu Hureyre (ra)’den, Hz. Peygamber (asv)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:


"Mümin zina ettiğinde, iman ondan çıkar. Onun üzerinde bulut gibi durur. Onu bıraktığında iman ona geri döner."

(Ebu Davud, Hakim, Beyhaki)


Ebu Hureyre (ra)’den, Hz. Peygamber (asv)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:


“Yedi zümreyi Allah gölgenin olmadığı (kıyamet) gününde kendi gölgesinde gölgelendirecek.

Adil imam (idareci, devlet reisi).
Allah azze ve celle’ye ibadet ederek yetişen genç.
Kalbi mescidlere asılı (mescidlerde namaz kılmaya düşkün) olan adam.
Allah için birbirini seven, bu yüzden bir araya gelip, ayrılan kişiler.
Güzellik ve zenginlik sahibi bir kadının davet ettiği ve 
“Ben Allahdan korkarım” diyerek bu daveti reddeden adam.
Sadaka veren ve sadakasını sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek derecede gizleyen adam.
Yalnızken Allahı zikredip, gözlerinden yaş döken adam.
(Buhari, Müslim)



Ukbe b. Amir (ra)’den, Hz. Peygamber(s.a.v)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:


(Kendilerine nikah düşen) kadınların yanlarına girmekten sakının. (Onlarla baş başa kalmayın). Ensardan birisi “Ya Resulallah! Kayın olursa ne dersin?”. Peygamber(s.a.v)

“Kayın ölümdür” buyurdu.


Bu hususta başka bir hadiste şöyledir: “Bir erkek bir kadınla baş başa kalırsa, onların üçüncüsü mutlaka şeytandır.”

(Tirmizi)



İbni Abbasdan yaptıkları bir rivayette “Sizden biri bir kadınla baş başa kalmasın, ancak mahremi olursa başka.” denilmiştir.
(Buhari ve Müslim)


Ebu Musa (ra)’den, Hz. Peygamber (s.a.v)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:


Bir kadın kokulanıp bir meclisin önünden geçerse, ona bakan her göz (ve o kadın) zina etmiş olur.


(Ebu Davud,Tirmizi,Nesei,İbn Huzeyme,İbn Hibban)





KONUYLA İLGİLİ VİDEOLAR:


SAPIK(Eşcinsel) MİLLET HZ. LUT KAVMİ (1.BÖLÜM)

https://vimeo.com/48747214



SAPIK(Eşcinsel) MİLLET HZ. LUT KAVMİ (2.BÖLÜM)

https://vimeo.com/48749320



POMPEİ HALKININ YOK OLUŞU

https://vimeo.com/48750246



İSLAM DİNİ ZİNA VE EŞ CİNSELLİĞE NASIL BAKIYOR?-1




:ZİNA VE HOMOSEKSÜELLİK (EŞ CİNSELLİK)-1:



ZİNA: Nikahsız olan kadınla erkeğin çitleşmesi,ilişki kurması. 



HOMOSEKSÜELLİK: Aynı cinsler arasındaki sapık ilşkiye denir.



İki türlü eş cinsellik vardır. 


1)LİVÂTA(LUTİLİK): Erkekler arasındaki sapık cinsel ilişki.


2)SAFİZM-LEZBİYENCİLİK(SEVİCİLİK): Kadınlar arasındaki sapık cinsel ilişki. 


İSRÂ S. 32.AYET: “Zinaya yaklaşmayın.Çünkü o,açık bir kötülüktür,çok kötü bir yoldur”



NUR S. 3.AYET: “Zina eden erkek,zina eden veya ortak koşan kadından başkasıyla evlenmez;zina eden kadın da zina eden veya ortak koşan erkekten başkasıyla evlenmez.Böyleleriyle evlenmek müminlere haram kılınmıştır” 



NUR S.4.AYET: “Namuslu kadınlara(zina suçu)atıp da sonra(bu suçlamalarını ispat için)4 şahit getirmeyenlere 80 değnek vurun ve artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin.Onların yoldan çıkmış kimselerdir” 



NUR SURESİ 30.AYET: "Ey Resulüm, müminlere söyle,harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramlardan korusunlar! İmanı olan kadınlara da söyle,harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar"




ŞUARÂ SURESİ 165.AYET: "Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz?



ŞUARÂ SURESİ 166.AYET: "Rabbinizin sizler için yarattığı kadınları bırakıp da erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz, sapık, insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz."



ŞUARÂ SURESİ 167.AYET: “Ey Lut! Eğer gerçekten sen, (bizi uyarmaktan) vazgeçmezsen, sen mutlaka (yurdundan) ihraç edilenlerden (çıkarılanlardan, kovulanlardan) olacaksın.” dediler."


ŞUARÂ SURESİ 168.AYET: Lût dedi ki: 'Ben sizin kadınlarınızı bırakıp, erkeklere gitmenize tiksinip kızanlardanım,nefret edip kızıyorum size!'


ŞUARÂ SURESİ 169.AYET: "Rabbim, beni ve ehlimi (bunların) yaptıklarından kurtar. "



ARAF SURESİ 80.AYET: “Hani Lut da kavmine şöyle demişti: ‘Sizden önceki milletlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasızlığı,çirkinliği mi yapıyorsunuz? 


ARAF SURESİ 81.AYET: "Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. 
Doğrusu siz,ölçüyü aşan(azgın)bir kavimsiniz" 


ARAF SURESİ 82.AYET:
Kavminin cevabı: 
“Bunları,yurdunuzdan sürüp çıkarın.Belli ki,bunlar kendilerini ahlâka,sağlığa aykırı çirkin fiillerden uzak tutarak temizliğe riayet eden insanlar'demelerinden ibaretti.


HİCR SURESİ 62.AYET: Ve elçiler(melekler),Lut'un evine gelince,(Lut onlara): “Doğrusu, siz (burada) tanınmayan,yabancı kimselersiniz!” dedi.


HİCR SURESİ 63.AYET: Elçiler dediler ki: “- Yok, biz sana kavminin şüphe edip durdukları

azabı getirdik.


HİCR SURESİ 64.AYET: “Ve sana gerçekleşmesi kaçınılmaz olan gerçek haberi getirdik. Çünkü şüphesiz biz doğru söylüyoruz.



HİCR SURESİ 65.AYET:  "Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından yürü. Sizden hiç kimse, sakın dönüp de ardına bakmasın, istenen yere gidin."



HİCR SURESİ 66.AYET: Biz,Lût'a şu kesin emri vahyettik:"Bu kâfirler sabaha çıkarken,sabahleyin muhakkak kökleri,soyları kesilmiş olacaktır.(helâk olup yok olacaklar)"



HUD S.81.AYET: “(Elçiler-Melekler)Dediler ki: ‘Ey Lut, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana kesin olarak ulaşamazlar.Gecenin bir parçasında ailenle birlikte yürü(yola çık).Sakın,hiçbiriniz dönüp arkasına bakmasın;fakat senin karın başka. Çünkü onlara isabet edecek olan,ona da isabet edecektir.Onlara va’dolunan(azab) sabah vaktidir.Sabah da yakın değil mi? 



HİCR S.73-76.AYETLER: “Derken,tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz)çığlık yakalayıverdi.Anında(yurtlarının)üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık.Elbette bunda bunda ‘derin bir kavrayışa sahip olanlar’ için gerçekten ayetler vardır.O(şehirde) gerçekten bir yol üstünde(hâlâ)durmaktadır. 



ENBİYA SURSİ 71.AYET: "Biz Onu (İbrahim'i) da Lût'u da, insanlar için bereketlendirdiğimiz o bölgeye eriştirip, kurtardık."


ENBİYA SURESİ 74.AYET: "Lût’u da hatırlayarak insanlara anlat. Biz ona hikmete dayalı hüküm (hakimlik, peygamberlik, hükümdarlık) yargı ve icra yetkisi, şeriat ve ilim verdik. 

Onu çirkin işler yapmakta olan memleketten, 
(Sodom ve Gomora’dan) kurtardık. Onlar,bilinçli olarak tepelerinden tırnaklarına kadar kötülüğe batmış,doğru ve mantıklı düşünmenin, hakça bir düzenin dışına çıkan fâsık,âsi,bozguncu sapık bir kavim idi."




Bedensel zinanın dışında,göz,dil,kulak,el ve ayak zinaları da vardır.

Gözlerin zinası bakmaktır.(Zina'l-uyuni en-nazar)
Neye bakmaktır? Harama bakmaktır.
Haya(utanma,edep,namus)sahibi,mümin göz zinası yapmaz.


Dil zina edip fuhşiyat(ayıp,çirkin)konuşacaksa,hayasızınki “konuş”hayalınınki “konuşma”der.Kulakların zinası işitmeleri,ellerin zinası tutmaları,ayakların zinası değdirmek ve haram yola yürümeleridir.Haya sahibi,bu zinalara imkân vermez. 



Bakıyye b.Velid Hz.leri: 

“Sufilerin güzel ve parlak oğlanlara, delikanlılara bakmayı mekruh(yasak) saydıklarını” söyler.


İbn-i Atâ Hz.leri: 

“Kalbte arzu uyandıran her bakış,hayırsızdır” demiştir. 


Tabiinden biri “Tevbe eden,maneviyat yoluna giren gencin,parlak oğlanlarla oturmasından korktuğum kadar,yırtıcı hayvandan korkmam” demiştir. 



Tabiinden bir başka bir zat: “Lutilik 3 çeşittir.Bir çeşidi sadece bakar.Bir grubu eliyle yoklar.Bir grubu da, o çirkin fiili işler” der. 



Hz. Ümm-i Seleme validemiz anlatıyor:


Resulullahın yanında iken, iki gözü de görmeyen İbn-i Ümm-i Mektum,izin isteyip içeri girdi.Resulullah bize, (İçeri girin) buyurdu. (O âmâ-görme engelli değil mi? bizi görmez) dedim. (O sizi görmüyorsa, siz onu görüyorsunuz) buyurdu. 


HADİS-İ ŞERİF (TİRMİZİ)




Ebu Hureyre (ra)’den, Hz. Peygamber (asv)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:


“Allah kıyamet gününde 3 zümreyle konuşmaz, onlara bakmaz, onları (günahlardan) temizlemez (affetmez), onlar için elem verici bir azab vardır. Onlar; zina eden ihtiyar adam, çok yalancı hükümdar (devlet başkanı), kibirli fakirdir."




HADİS-İ ŞERİF (AHMED,MÜSLİM,NESEİ,BEYHAKİ)





Semure b. Cündübün rivayet ettiği peygamberimizin(s.a.v) rüyasıyla ilgili hadiste şöyle anlatılır:

Rüyasında Cebrail ve Mikail peygamber asv’e geldiler. Bundan sonrasını peygamber as şöyle anlatmıştır: “Beraberce gittik, üst tarafı dar alt tarafı geniş, tandıra benzer bir şeye uğradık. Onun içinden gürültü ve sesler geliyordu. Baktık ve gördük ki, orada çıplak erkek ve kadınlar vardır. Onlara altlarından yakıcı bir alev geliyordu. Bu ateş onlara gelince sıcaklığın şiddetinden çığlık atıyor, bağırıyorlardı. Ben “Ey Cibril! Bunlar kimlerdir diye sordum. Dedi ki “Bunlar zina eden erkek ve kadınlardır. Bu onların kıyamete kadar sürecek olan azabıdır” dedi.


HADİS-İ ŞERİF (BUHARİ)





“Kadının kadına yaklaşması(ilişki kurması)zinadır” 

HADİS-İ ŞERİF (TABERÂNİ) 



“Erkeğin erkeğe,kadının kadına yaklaşması zinadır” 


HADİS-İ ŞERİF (BEYHEKİ)




"Erkek erkekle, kadın kadınla (zaruretsiz) aynı yatakta yatamaz."

HADİS-İ ŞERİF (İ.AHMED)




"Erkek erkekle, kadın kadınla yetinirse,ümmetim helak olur."

HADİS-İ ŞERİF (HÂKİM,BEYHEKİ) 


“Ahir zamanda eşcinsel 3 kısım olur:Bir kısmı konuşmak ve yüze bakmakla,diğeri,kucaklaşmakla yetinir.Bir kısmı da bu işi bilfiil yapar.Allah’ın laneti bunların üzerine olsun! Eğer ki tevbe ederlerse, tevbe edenin tevbesini Allahü teala kabul eder” 


HADİS-İ ŞERİF [DEYLEMİ]



 “Lut kavminin amelini işleyen melundur”


HADİS-İ ŞERİF (İ.AHMED) 


“Kendi rızası ile üç defa livata yapan alışır,her zaman bu işi ister” 


HADİS-İ ŞERİF (R.NASIHİN) 



“Erkek erkekle,kadın kadınla yetinmedikçe,kıyamet kopmaz” 


HADİS-İ ŞERİF (HATİB) 



“Erkek erkekle,kadın kadınla yetinirse,ümmetim helâk olur” 


HADİS-İ ŞERİF (HÂKİM,BEYHEKİ) 



“Erkek erkeğin,kadın kadının avret yerine bakamaz,helal değildir” 


HADİS-İ ŞERİF (ABDUREZZAK) 



“Erkeğin kadına,kadının da erkeğe(şehvetle)bakması haramdır” 


HADİS-İ ŞERİF (TABERÂNİ) 



"Gözlerin zinası şehvetle bakmaktır" 


HADİS-İ ŞERİF (BUHARİ,İSTİZAN 12)




"Erkek erkekle,kadın kadınla(çirkin iş için)beraber olamaz."

HADİS-İ ŞERİF (ABDUREZZAK) 




"Livata yapan melundur."   

HADİS-İ ŞERİF (İ.AHMED) 





"Hanımı ile livata eden melundur."    

HADİS-İ ŞERİF (ŞİR'A) 




"Bir kadın, koku sürünüp dışarı çıkar ve kokusunu duyurmak için bir toplumun yanından geçerse,ona da,bakana da,zina günahı yazılır." 

HADİS-İ ŞERİF (NESAİ)



"Başından bir şişle vurulmak, yabancı kadına dokunmaktan hafiftir."


HADİS-İ ŞERİF (BEYHEKİ)





"Yabancı kadına şehvetle bakmak, göz zinası, onu tutmak el zinası ve ona gitmek, ayak zinasıdır."

HADİS-İ ŞERİF (R.NASIHİN)  





"Bir kadınla kalan erkeğin aralarına şeytan girer. Pis bir çamura bulaşmış, pis koku saçan bir domuza çarpması, kişinin helali olmayan kadına dokunmasından daha iyidir. 

HADİS-İ ŞERİF (TABERANİ) 





"Yabancı kadınla kucaklaşan,şeytanla beraber zincire vurulup ateşe atılır." 


HADİS-İ ŞERİF (ŞİR'A) 





"Yabancı kadına şehvetle bakanın gözleri ateşle doldurulup, Cehenneme atılır, onunla toka edenin kolları ensesinden bağlanıp, Cehenneme sokulur, lüzumsuz ve şehvetle konuşanın, her kelimesi için, bin yıl Cehennemde kalır." 

HADİS-İ ŞERİF (R.NASIHİN) 





"Komşu ve arkadaş hanımına şehvetle bakmak yabancı kadına bakmaktan ve evli kadına bakmak, kıza bakmaktan daha çok günahtır. Zina da böyledir."

HADİS-İ ŞERİF (R.NASIHİN) 





"Bir kadın görüp de,Allah’tan korkarak, başını ondan çevirene, Allahü teâlâ, ibadetlerin tadını duyurur."

HADİS-İ ŞERİF (EBU DAVUD)




"Harama bakmak,şeytanın zehirli okudur. Allah’tan korkup namahreme bakmayana, zevkli bir iman nasip olur."

HADİS-İ ŞERİF (RAMUZ)




"Üç zümre cennete giremez,kıyamet günü onların yüzüne de bakılmaz. Anne babasına asi olan, kendini erkeklere benzeten kadın ve deyyus(eşini kıskanmayan)"

HADİS-İ ŞERİF (AHMED,NESEİ)


28 Ekim 2014 Salı

Ebced Hesabı Caizmi, Günahmı?



Ebced Hesabı Caizmi,Günahmı?


Ebced hesabı, büyü ve tılsım yapımında istifade edilen, gelecekten bazı haberler vermek için de kullanılan bir sihir dalıdır İbni Abbas ra’den rivayet edilen hadiste buyrulur ki; “Yıldızlara bakan ve ebced harfleriyle uğraşan kimselerin Allah katında hiçbir nasibi yoktur”[1]


Yine İbni Abbas ra’ın rivayet ettiği merfu hadiste buyrulur ki; “Kim yıldızlardan bir ilim elde ederse, sihirden bir şube elde etmiştir”[2]

Abbas ra der ki; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber Medine’den çıktım Sonra Medine’ye dönüp baktı ve buyurdu ki; “Eğer onları yıldızlar saptırmazsa, Allah bu ülkeyi şirkten temizler”[3]
Cifr, ebced, cümmel vs gibi adlar verilen rakam değerli harf sistemiyle olayların zamanını, yerini, durumunu, sırrını keşfetmek için yapılan bu hurâfecilik işlemine “hurûfîlik” adını verebiliriz Tarihte bu adla ünlenmiş bir ekol de bulunmaktadır

İmam Şatıbi ra diyor ki; “Bir çok insan Kur’an üzerindeki iddialarında sınırı aşmışlar ve ona tabiat ilimleri, matematik, mantık, ilm-i huruf gibi öncekilerin – sonrakilerin bütün ilimlerini yüklemişlerdir Bu iddia yanlıştır Kaldı ki, sahabe, tabiun ve selefi Salihin, Kur’anı ve Kur’an ilimlerini, Kur’anda bulunan esrarı en iyi bilen kimselerdi Bununla birlikte onlardan hiç kimsenin bu iddia doğrultusunda söz ettiği bize gelmemiştir Onlar, Kur’andan sadece tevhid delilleri, teklifi hükümler, ahiretle ilgili hükümler ve bunlarla ilgili konuların ispatına çalışmışlardır Eğer onların bu iddia doğrultusunda çabaları olsaydı meselenin esasına delalet edecek şeyler mutlaka bize ulaşırdı Böyle bir şey ulaşmadığına göre bu iddianın onlarda mevcut olmadığı anlaşılır
Evet Kur’an bazı ilimleri içermektedir, ancak bunlar Arapların bildikleri ilimlerdir

İran’lı Fazlullah Hurûfî (ö 1394) adlı bir şeyhin kurduğu bu tarikatta, görülmeyen güçleri harekete geçirmek ve tabiat üstü kuvvetleri kullanmak için birtakım harf, rakam ve şekillere özel anlamlar yüklenir Bu da Kur’anda onların iddia ettiği gibi bütün ilimlerin esaslarının bulunmadığına bir delildir Yahut onların bildikleri ilimler üzerine kurulu olan ve akıl sahiplerinin taaccüp ettiği, işaretleri gösterilmedikçe yolları aydınlatılmadıkça üstün akıl sahiplerinin dahi kavrayamayacağı türdendir Kur’anda bunların dışında başka bir şeyin bulunması noktasında ise cevap; hayır olacaktır

İddia sahipleri muhtemelen kendilerine şu ayetleri delil getirirler; “Sana; her şeyi açıklayan, hidayet ve rahmet, müslümanlara da bir müjde olan kitabı indirdik”(Nahl 89) “Biz, kitabta hiçbir şeyi eksik bırakmadık”(En’am 38) Ayrıca onlar surelerin başında bulunan harfleri – ki bunlar Arapların yabancı oldukları şeylerdi – özellikle Ali ra olmak üzere seleften bazılarından nakledilen sözleri delil getirmektedirler

Delil olarak kullandıkları ayetlerden maksat, müfessirlere göre yükümlülük ve Allah’a karşı kulluk icrasında gerekli olan hususlarla ilgili şeylerdir İkinci ayette ise levhi mahfuzdan bahsedilir

Sure başlarındaki harflere gelince, alimler bunlar hakkında Arapların bilgisi bulunduğunu gerektirecek şekilde açıklamalar getirmişlerdir Mesela bunlara siyer müelliflerine göre, Arapların ehli kitaptan öğrendikleri cümmel hesabı gibi yorumlar yapılmıştır Yahut bunların Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği müteşabihattan olduğu söylenmiştir Bunları Arapların hiç bilmediği şeklindeki yorumlara gelince, bu asla caiz değildir ve seleften hiç kimse böyle bir iddiada bulunmamıştır Dolayısıyla iddiacıların elinde kendi davalarına delalet edecek hiçbir delilleri yoktur Ali ra’den ve başkalarından nakledilen şeyler sabit değildir Kur’anın gerektirdiği şeylerin inkarı caiz olmadığı gibi, ona onun gerektirmediği şeylerin nispeti de caiz değildir

Kur’andaki hükümlere ancak bu yolla ulaşılır Kuranı anlamak için bundan başka yollar arayanlar, onu asla anlayamayacaklar, Allah ve Rasulüne kasdetmedikleri anlamları nisbet edecekler, onlara söylemediklerini söyleteceklerdir”[4]

Bazılarına göre sure başlarındaki bu harflerden maksat, bu ümmetin ecelini belirleyen sayı remizleridir(cifir hesabı gibi) bu iddianın dikkate alınabilmesi için, Kur’an indiği sırada araplar’ın harflere belli sayılar yükleyerek tarih düşürme ya da zaman belirleme gibi bir usulü bildikleri sabit olmalıdır Halbuki onların böyle bir şey bildikleri asla sabit değildir Bunun aslı, siyer müelliflerinin dediği gibi Yahudilere dayanmaktadır.

Dolayısıyla onu anlamak için özellikle Araplara nispet edilen ilimlerle yetinmek gerekir.

İlme intisap ettiklerini, hatta eşyanın hakikatine keşif yoluyla vakıf olduklarını söyleyen bazı kimseler, bu görüşleri Kur’an hakkında ileri sürdükleri iddialarına hüccet kabul etmişler ve bunlardan bir kısmını da Ali ra’a isnad etmişlerdir Bunlar, sözü edilen yorumları, ilimlerin aslı, dünya ve ahiret hallerine mükaşefe yoluyla vakıf olabilmenin kaynağı sanmışlardır Gariptir ki bu kimseler, bu konuda hiçbir şey bilmeyen ümmi arap halkına yönelik olan ilahi hitaptan Allah’ın muradının bunlar olduğunu iddia etmişlerdir Haydi diyelim ki onlar, kısmen sure başlarında murad olsun, peki onların çeşitli şekillerde terkip edilmesi ve birbiri ile çarpılması yoluyla her hal ve durum üzerine delalet ettiklerine, onların dört tabiata nispetine ve varlık aleminde etkin olduğuna, her mufassalın özü, her mevcudun unsuru olduğuna delil nerede? Onlar bu konuda çeşitli tertipler yapmaktadırlar ve onların hepsi de keşif ve gayba ıttıla esası üzerine dayandırılmaktadır Keşif iddiası, şer’i konularda kesin olarak bir delil değildir Kaldı ki şeriat dışında diğer hususlarda da delil sayılmamaktadır”[5]

Örnek verecek olursak; bazıları kıyametin “ansızın” manasına gelen “بغتة” kelimesinin ebced değeri olan “1407” hicri yılında kopacağını söylemişler, fakat kıyamet bu tarihte kopmamıştır Şayet insanlar ebced ve cifir hesabını delil kabul edip “Kur’an kıyametin 1407 yılında kopacağını belirtiyor” diye iddia etselerdi, bu tarihte de kıyamet kopmayınca Kur’an yalanlansaydı kopacak fitne akla hayale gelmezdi


Yine Muhyiddin Arabi “ج ف خ” geçtikten sonra mehdi çıkar demiş, bunun ebced değeri olan h683 yılından beri mehdi çıkmamıştır Şa’rani de mehdinin h1255 yılı şaban ayında çıkacağını söylemiş, tarih aksini göstermiştir

Cifir yoluyla haber verilen bazı şeylerin çıkmış olması, cifrin hak olduğunu göstermez Eğer cifir hak olsaydı, bu yolla verilen her haberin doğru çıkması gerekirdi.

Allah Teala buyurur ki; “Onlar, ancak zanna uyarlar ve yalnız yalan söyleyip dururlar.

“De ki: Rabbım, açığıyla, gizlisiyle tüm hayasızlıkları, günahı, Allah'a şirk koşmanızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır”(A’raf 33)

“Hakkında bilgin olmadığı şey üzerinde durma Çünkü kulak da, göz de, kalb de bütün bunlar ondan sorumludurlar”(İsra 36)

“Rabbından apaçık bir burhan üzerinde bulunan kimse; işlediği kötülükleri kendisine güzel gösterilen ve heveslerine uyanlar gibi midir?”(Muhammed 14)

“Şeytanların kime indiğini size bildireyim mi? Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,' günaha düşkün olan her yalancıya inerler”(Şuara 221-222)

“Bununla beraber onların çoğu, sadece biz zan peşinde gider, ama zan gerçek adına hiçbir şey ifade etmez! Şüphesiz Allah onların ne yaptıklarını çok iyi biliyor”(Yunus 36)

“Sana kitabı indiren O'dur O'nun bazı ayetleri muhkemdir ki bunlar; kitabın anasıdır İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar; fitne çıkarmak ve te'vile yeltenmek için müteşabih olanlara uyarlar Halbuki onun gerçek te'vilini, ancak Allah bilir İlimde derinleşmiş olanlar: Biz ona inandık, hepsi Rabbımızın katındadır, derler Ancak akıl sahibleri düşünebilirler”
(Ali İmran 7)

“Acaba gaybın bilgisine sahiptir de o alemin sırlarını mı görüyor?”(Necm 35)

“Halbuki onların bu hususta bilgileri yoktur Onlar, sadece zanna uyarlar Zan ise hiç şüphesiz gerçekten bir şey ifade etmez”(Necm 28)

Hurâfeci Tahrif Akımlarından Hurûfîlik, Ebcedcilik, Cifircilik:

İnsanlık tarihinde tevhid akîdesini bulandıran bir yığın hurâfe çeşidi olagelmiştir gibi mücerret/soyut tasavvurlar da olabilmektedir İnsanın, olmayan bir şeyi vehmetmesiyle, eşyada olmayan bir gücü onda varmış gibi hissetmesi arasında temelde bir fark yoktur

Somut birer varlık olan eşyada güç vehmetmekten daha beter bir hurâfe olan soyut birer sembol olan harf ve rakamlarda birtakım sırlar ve manalar vehmetmek, insanoğlunun en eski hurâfelerinden biridir Bu hurâfeler, kendisine inanan insanlarda gösterdiği etki sayesinde yaygınlaşmakta, bâtıl da olsa, insanın duyuları üzerindeki baskısı sonucunda gerçekleşen birtakım fizikî tezâhürler, “evhamlı” insanların hurâfelere inanmasına delil olmaktadır

Din, her şeye gücü yeten bir varlığa (Allah); sihir ise, tabiattaki somut ya da soyut bir güce yönelmektir Dinin bir cemaati, sihrin ise sadece müşterisi vardır Dinde günah ve haram anlayışı varken, sihirde yoktur Dinde açıklık ve anlaşılırlık, sihirde ise kapalılık ve gizem esastır Dinde erdem, itaat ve bağlanma; sihirde ise menfaat vardır Sihir, ilâhî otorite ve ahlâkî kuralların dışındadır İddiası, tanrı(lar)ı zorlayarak bir şey yaptırmaktır Sihirbaz, menfaati için her kutsalı kullanmakta bir beis görmez.

Hurûfîlik, tarihin en eski hurâfe yöntemlerinden biridir Harfler ve rakamlarla insanların duyguları üzerinde baskı kurma, onları, tabiat üstü varlıkları harekete geçiren birer parola olarak kullanma işinin bir parçası olan rakam değerli harf sistemini (ebced, cifir), yahûdileşen İsrâiloğulları sistematik bir biçimde kullanmışlardır.

Sihirbazlık ve yıldız falcılığı Tevrat’ta yasaklanmasına rağmen (bkz Levililer, 19/26, 31; 20/27; Çıkış, 22/18; İşaya, 47/ 8-14) yahûdiler bu işi yapagelmişlerdir. Hatta Kabala adı verilen ve ebced hesabına çok benzeyen bir rakamsal sihir sistemi yahûdilere atfedilir Kur’ân-ı Kerim, Hz Süleyman’ın “peygamber” değil de; büyücü olduğunu iddia eden yahûdileri reddederek sihrin ilk defa nasıl ortaya çıktığını Bakara sûresi, 102 âyette bildirir.

Yahûdiler, eski alışkanlıkları gereği hep gizemli şeylerin ardına düşüyorlar, tabiatta insanla uyum içerisinde yaşayan şeffaf güçleri, hasımlarının aleyhine kullanmanın yollarını arıyorlardı Ayrıca “Ebû Câd hesabı” diye bilinip Türkçeye “ebced hesabı” olarak geçen rakam değerli harf sistemiyle, gelecekte vuku bulacak birtakım olayları bileceklerini iddia ediyorlardı İslâm âlimleri, ebced sistemine hurâfe olarak bakarlar İbn Abbas (ra)’ın da ebced hesabından insanları sakındırdığı ve onu sihrin bir çeşidi sayarak “bu hesabın şeriatta yeri yoktur” dediği aktarılır[6]


[1] sahihtir İbni Ebi Şeybe(6/129) Fethul Bari(11/351) Suyuti İtkan(2/26) merfuan zayıf senedle; Taberani(11/41) Deylemi(3250) Camiüs Sağir(4408) Durrül Mensur(3/331) Tysirul Azizil Hamid(363) Kenzul Ummal(29154) ancak bu rivayetin de şahitleri vardır
[2] Sahihtir İbni Ebi Şeybe(6/129) Elbani Sahiha(793) Ebu Davud(3905) İbni Mace(3726) Ahmed(1/227,311) Harbi Garibul Hadis(5/195)
[3] Ebu Ya’la(12/6709-6714) Heysemi Maksadu Ali(612-613) Mecmauz Zevaid(3/299) ****libu Aliye(663-64) Taberani’den; Cemül Fevaid(7623) zayıf ravisi vardır
[4] Şatıbi Muvafakat(2/77-79)
[5] Şatıbi Muvafakat(3/383-384)
[6] Fethul Bari(11/351) Süyûti, el-İtkan(2/26) Çünkü bir kimse, olması muhtemel olan pek çok şeyi haber verirse, şüphesiz bunların bazısı doğru çıkar “(En’am 116) Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir Bunlar bazen ağaç, ırmak, inek, yıldız, güneş, ateş, yer, gök gibi müşahhas/somut varlıklar olabildiği gibi, bazen de peri, gulyabânî, dev, hortlak vs Bunların tümü birer “tahrif”tir, imanın tahrifi İbn Hacer bu sistemle varılan sonuçların bâtıl olduğunu, ona itimat etmenin câiz olmadığını söyler.

20 Ekim 2014 Pazartesi

DÖVME YAPMAK VEYA YAPTIRMAK HARAMDIR.



DÖVME YAPMAK VEYA YAPTIRMAK HARAMDIR.


Soru:
“Dövme niçin yasak sakıncası nedir?”


Cevap:
Dövme yapmak veya yaptırmak hem erkeğe,hem de bayanlara haramdır.Çünkü dövme yaptıran kişi, Allah (Azze ve Celle)’nin yarattığı bu bedeni beğenmemesi söz konusudur.
Allah (Azze ve Celle) insanı en mükemmel bir şekilde yaratmıştır.

İmam Nevevî, sağlık bakımından zarar vermediği takdirde dövmenin vücuttan giderilmesi gerektiğini söyler. Yapılacak operasyonun vücuda zarar vermesi veya geride çirkin bir manzara bırakması sebebiyle dövme giderilemezse kişi tövbe etmekle günahından kurtulur. (Şerhu Müslim, XIV, 106)


Arapça'da veşm kelimesiyle ifade edilen dövme, Hz. Peygamber devrinde Câhiliye  çağının bir uzantısı olarak özellikle kadınlar arasında yaygın bulunuyordu.


En güzel şekilde yaratılan insanın tabii görüntüsünde değişiklikler yapılmasını hoş karşılamayan Hz. Peygamber, bu türden çeşitli uygulamalar yanında dövmeyi de yasakladı; dövme yapan ve yaptıran kadınlara Allah'ın lanet ettiğini bildirdi. Bir fiili işleyenin Allah tarafından lanetlenmesi onun haram olduğunu gösterir.
(bk. Buhârî, Libâs, 87; Müslim, Libas, 119-120)


Aşağıdaki hadislere baktığımız zaman dövme yaptıranın ve yapanın lanetlendiğini anlıyoruz. Dövme yaptırmanın neden yasaklandığı hadislerde açıkça açıklanmıyor. Zaten bizim her yasağın niçin yasak olduğunu bilmemiz de gerekmiyor! Bize gereken o yasağı yapmamamızdır. Şimdi hadisleri okuyalım…


1) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘...Dövme yapan ve dövme yaptırmak isteyen kadınlara Allah lanet etsin’ buyurdu.'

Buhari 594, Müslim 2124/119


2) Abdullah ibni Mesud (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Allah (vücuduna) dövme yapan ve kendisine dövme yapılmasını isteyen kadınlara lanet etsin. Bana ne oluyor ki, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in lanet ettiği kimselere lanet etmeyeyim! Bu Allah’ın Kitabında da vardır. Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Rasul size ne verdi ise onu alınız, size neyi yasak etti ise ondan sakının.” Haşr 7

Buhari 5945, Müslim 2125/120



3) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Peruk takana ve taktırana, vücuduna dövme yapana ve yaptırana Allah lânet etsin!’ buyurdu.”

Buhari, Müslim, Neseî


4) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Peruk takan ve taktıran, kaşlarını alan ve aldıran vücuduna dövme yapan ve yaptıran lânetlenmiştir!’ buyurdu.”

Ebu Davud



5) Ebu Cuhayfe (Radıyallahu Anh) hacamatcı (kan alıcı) bir köle satın almıştı.

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hacamat ücretinden, köpek bedelinden, zina kazancından nehyetti. Ve faiz yiyene, faiz yedirene, dövme yapana, dövme yaptırana, resim yapana lanet etti, dedi.”

Buhari 5963



15 Temmuz 2014 Salı

BURÇ FALI BATIL BİR İNANÇMIDIR?


BURÇ FALI BATIL BİR İNANÇMIDIR?


Burçların varlığı bir hakikattir.

Hazreti Peygambere(s.a.v);
"Dünya şu an neyin üzerindedir?" diye sorulunca;

"Boğa-Öküz'ün ya da Balığın üzerindedir"şeklinde cevap verdiği biliniyor.Yani değişik zamanlarda sorulan sorulara birgün Dünya, Boğa takım yıldızının yani burcunun üzerinde,bir başka günde Balık takım yıldızının yani burcunun üzerinde demiştir.Dünya kendi etrafında döndüğü için,Dünya değişik tarihlerde değişik burçların üzerinde oluyor.


Burçlar bir hakikattir ama Fal'a inanmak bambaşka bir şeydir. Yani Burç başka Fal başkadır.Burç falı batıl bir inançtır.

"Bütün Müneccimler(Gelecekten haber verdiğini iddia eden falcılar,medyumlar ve büyücüler)yalancıdır"
- Hazreti Muhammed (s.a.v)



Burç, güneş sisteminde bulunan on iki takımyıldızından her birine verilen isimdir. Kur’an-ı Kerim’de üç defa zikredilmekte ve 85. surenin (el-Buruc) de ismi olmaktadır.


Bu takımyıldızlarının her biri halk tarafından bir şeye benzetilerek isimlendirilmiş ve yaklaşık ikibin yıldan beri günümüze kadar sürüp gelmiştir. 


Kur’an-ı Kerim’de bunlardan söz edilmesi,bizi daha doğruya ve gerçeğe yöneltmek,hurafeden uzak tutup İlahi kudret ve saltanatın göklerdeki yansımalarından birine dikkatimizi çekmek içindir.Nitekim zamanla insanlar, burçları doğdukları ayı itibar ederek fal kapsamına sokmuş ve birtakım hükümler çıkarmaya başlamışlardır. İlgili ayetle burçlardan ahkâm çıkarılamayacağı, onların da birer cisim oldukları,dünyamızı süslemek ve kâinattaki dengeye bağlı kalıp İlahi kudreti yansıtmak için düzenlendiklerine işaret edilerek onlarla kader çizgisini belirlemeye kalkmanın yanlış bir inanç olduğu belirtilmek istenmektedir. 


Burç falı, bütünüyle efsaneden başka bir şey değildir. Dinimiz bu gibi batıl şeylerle amel etmeyi haram kılarak büyük günahlardan saymıştır.


Sevgili Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz yıldızlardan hüküm çıkarmayı kesinlikle yasaklamış ve o gibi şeylere inanmanın, gaipten haber verdiğini iddia eden kâhini tasdik etmenin küfür sayılacağını belirtmiştir. 


Her gün gazetelerde böyle yıldız ve burç falları ile bir takım yorumlar yapılarak insanların ruhi dengelerine olumsuz etki yapılmaktadır. Biz bunlar yerine, gökteki burçlara bakınca, onlarda İlahi sanatın yüceliğini, kudretin eşsizliğini görüp Cenab-ı Hakk’ın önünde eğilmemiz, secdeye kapanarak O’nu tenzih etmemiz gerekmektedir.


Astronomi yani Gökbilimi kelime kelime çevirirsek Yıldızbilimi demektir. Astroloji'de Yıldızbilimi demektir. Gerçekte Astronomi bir bilim dalıdır. Ama Astroloji bir bilim dalı değildir.Astroloji Falcılıktır. Bir takım burçların insanların karakterlerini ve kaderlerini etkilediğini savunur.Gökteki yıldızların,bir bölümü güneş,bir bölümü gezegendir.Güneşler ve gezegenler insanların karakterlerini ve kaderlerini nasıl etkiliyor? Bu gibi batıl şeylere inananlar,müşrikdir(Allah'a ortak koşma),putperestir.Böyle bir inanç,o şuursuz varlıkları tanrılaştırmak demektir.



Çok eski zamanlarda yıldızlara inanan ve onlara tapan Sâbiiler adında bir kavim yaşamıştır.

İnsan karakterlerini ve kaderini belirleyen bir tek yaratıcı vardır,o da ALLAH'tır.
 
Bir başka buyrukta da şöyle denilmektedir: "Namaz bitince yeryüzüne yayılın; Allah'ın lütfundan rızık isteyin.."
(Cuma,Sûresi 10.âyet)


Mülk Sûresi 15.âyette de şöyle bildirilir.

 
"Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Öyleyse yerin sırtlarında dolaşın. Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, sonunda dönüş O'nadır."Göklerde ve yerde gaybı Allah 'tan başka bilen yoktur" buyrulmuştur.


Rasulullah (S.A.S) Efendimiz de:

"Kahin ve falcıya (yani gaipten haber veren kişiye) inanan kimsenin 40 gün namazı kabul olmaz"


"Ona inanan kişi, bana indirileni (kitap ve vahyi) inkar etmiş olur" buyurmuştur.
(Maide Sûresi, Ayet: 90)

FAL AÇMAK VE FALA BAKTIRMAK GÜNAHMIDIR?





FAL AÇMAK VE FALA BAKTIRMAK GÜNAHMIDIR?


FAL AÇMAK

Yaygın olan hurafelerden biri de fala bakmak, "FAL AÇMAK" adetidir. Fal hurafesi ile okumuşu da cahili de meşgul olmaktadır.

Bazı kimseler de: "Fala inanmıyoruz amma eğlence olsun diye açtırıyoruz" diyorlar. Bu düşünce doğru değildir.

İslâm Dinine göre hangi şekilde olursa olsun,fal baktırmak ve falcıların söylediklerine inanmak yasaktır.

Bu hususta Kurân-ı Kerim'de şöyle buyurulur:

"Ey iman edenler! şarap, kumar, putlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun ki felaha erişesiniz"

Konuya ilişkin olarak Allah Elçisi Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S) de şöyle söylemiştir: "Kuşun ötmesinden, uçmasından uğursuzluk kabul etmek, ufak taşlar (nohut, bakla, fasulye, iskanbil kağıdı, kahve telvesi vs.) ile fal açmak, kum üzerine hatlar çizmek, bunlardan geleceğe dair hükümler çıkarmak SÎHİR ve KEHANET nevindendir"

Bu ilahi emirlerden açıkça anlaşılıyor ki, fal yasak bir davranış olup haram kılınmıştır. Haram olan bir hükmün şakası helal olamaz. Bu bakımdan eğlence için dahi olsa, falcıların dediklerine ve fala inanmak caiz değildir. Falcılar bir takım şekil ve sembollere dayanarak geleceği gördüklerini ve gaybı bildiklerini iddia ederler. Bu iddialar yalandır. Söylediklerinden binde biri rast gelse dahi bu onların gaybı bildiklerine kanıt olamaz.Çünkü gaybı Allah'tan başka kimse bilemez.

Eğer falcılar herşeyi önceden bildiklerini iddia ediyorlarsa, sınaması kolay. Gelsinler bir araya toplansınlar; ilim adamlarından da jüri kurulsun ve dünya üzerinde herhangi bir şehir tesbit edilip,bu şehirde yarın neler olacak diye falcılara sorulsun. Bakalım bir gün evvelden o tesbit edilen yerde veya ülkede neler oluyor,tümünü haber verebilecekler mi?

İşte meydan, işte dünya !

Her yeni yıl biterken bazı kâhin ve falcıların sesleri duyulur.

Yeni yılda şu olacak,şu ölecek, şu günde dünya bozulacak vs. gibi.
Çok şükür ki onların dediklerinden hiçbirisinin gerçekleştiğini duymadık ve görmedik.Çünkü geleceği falcı değil, kâinatın yaratıcısı "Âlemlerin Rabbi" Yüce Allah bilir. Allah'ın bildirmediği bir şeyi kimse bilemez.

İnsan, ancak Allah'ın yarattıkları üzerinde akıl yürütür.İlmi öğrenmeye çalışır. En akıllı ve en gelişmiş varlık insan olmasına rağmen, insanın bilgisi ve enerjisi sınırlıdır. Beşeri ve tabii kanunlar arasında sebep-sonuç münasebetleri kurarak birtakım olayları keşfedebilir, bilgiyi öğrenir, yeni yeni kanunları isbat edebilir. Ama bu bilme ve tanıma gücü bir noktaya kadardır.O noktadan ötesi insan için meçhuldür,gayb âlemidir. Gaybın sırlan ve tasarrufu ise Allah'ın ilmine ve iradesine tabidir. Bu nedenlerle Allah'ın bildirmediği bir şeyi ben biliyorum demek, hem ilahi talimata hem de insanlık vasıflarına aykırıdır. Bu itibarla yukarıda söylediğimiz gibi, falcıların söylediklerinden bir kaç tanesi rastgelse bile, bu onların gaybı bildiklerim ifade etmez.



Nitekim bu konuyla ilgili olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'na sorulan bir soruya, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığından 27 Ocak 1987 tarih K6214-9/93 sayılı yazıyla aşağıdaki cevap verilmiştir.

"Gaybı Allah'tan başka kimse bilemez.Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de (Neml Sûresi, Ayet: 65)Bu itibarla yıldızname ve benzeri fal kitaplarına itibar edilmesi ve bu tür şeylere inanılması caiz değildir."


İnsanların maddi ve manevi ilerlemesine engel olan bu tür inançlar, ilk çağların müşrik toplumlarından zamanımıza intikal etmiştir. Ne çare ki modern dünyamızın modern toplumlarında hâlâ bu tür martavallara inananlar,gönül bağlayanlar pek çoktur.

Meselâ böyle hayal üzerine yazılmış bir kitapta şöyle denilmektedir.

"Dahi 1231 kere YA MUĞNİ deye seccadesi altında akçe (yani para) bula. Kimseye demeye batıl olur"

Ne saçmalık!... Hiç oturduğun yerden'"YA MUĞNİ" çekmekle seccadenin altı parayla dolar mı?.. Öyle olsaydı milyarlarca insan gecesini gündüzüne katarak geçim derdi peşinde koşar mıydı?



İşte böyle yanlış ve batıl telkinlerdir ki, asırlardır şark memleketlerini fakr u zaruret içerisinde kıvrandırmaktadır.

Bu kolaydan ve havadan para kazanma isteği tamamen tembellerin, miskinlerin falcı ve kahinlerin uydurdukları yalanlardır.

Ama bu hurafelere de en çok kanan bizim halkımızdır.

Oysa mensup olduğumuz İSLÂM DİNİ, kesinlikle tembellikten, miskinlikten yana değildir. Büyük müçtehit İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri,"İslâm'ın dostu ilim, düşmanı cehalettir" demiştir. Ama buna rağmen hurafelere de en çok bizim dindaşlarımız inandırılmaktadır.



Bu, bizim halkımızı iyi eğitemediğimizi, gerçek İslâm düşüncesini iyi öğretemediğimizi gösterir. Burada suçlu İslâm değil, İslâm'ı iyi anlamayan ve anlatamayanlardır. Çünkü İslâm, daima çalışma, araştırma, okuma ve düşünmeyi teşvik etmektedir. Kur'ân-ı Kerim'de okuma, araştırma ve çalışma ile ilgili yüzlerce ayet-i kerime vardır.


İslâm Dinine göre meşru yoldan kazanç temini için çalışmak ibadet hükmündedir. Bu nedenle tembellik ve havadan para kazanma yollan İslâm'da reddedilmiştir. Hele eli kolu bağlı oturup da: "Kaderimde ne varsa o çıkar" düşüncesi hiç bir şekilde kabul edilemez. Çünkü kutsal Kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
 

"İnsan ancak çalıştığına erişir. Onun çalışması şüphesiz görülecektir. Sonra ona karşılığı noksansız verilecektir"

Anlamlarını sunduğumuz bu âyetler, kişinin ve toplumun mutluluğu için çalışmanın ve araştırmanın önemine dikkatlerimizi çekmekte ve çalışmanın Allah emri olduğunu ifade etmektedir. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.) de, her vesile ile çalışmayı önermiş, tembelliği kişinin yüzkarası olarak nitelemiştir. Rızık kapısının günün en yüksek noktasından yerin derinliklerine kadar açık olduğunu haber vermiştir. Sevgili Allah Elçisinin hadis kitaplarında konuya ilişkin pek çok buyruğu vardır.



Bu konuda Milli Şairimiz M. Akif ERSOY da bir beyitinde şöyle diyor:
 

"Bekayı hak tanıyan, say'ı bir vazife bilir,

Çalış, çalış ki beka sa 'y olursa hak edilir."


Kutsal kitabımız Kur'ân-ı Kerim'in pek çok yerinde insanın düşünmesi, araştırması tavsiye edilir demiştik. Ancak Kur'ân, prensiplere en genel şekli ile değinir. Ayrıntıları insanın çalışmasına, araştırmasına, idrakine bırakır. Çünkü ilerlemek, yükselmek ve başarıya ulaşmak ancak çalışmayla, bilimle elde edilir. Veren elin alan elden daha hayırlı olduğu bildirilmiştir. Kur'ân-ı Kerim'de, "Kim iyi davranışta bulunursa kendisi için yapar, kim kötülük ederse kendisine eder. Allah kullarına zulmetmez" (Fussilet Suresi,âyet,46). emri mevcuttur.


Buna göre iyiyi yapmak, doğruyu bulmak, yararlı yönde çalışmak görevimizdir. Unutmayalım ki ne ekersek onu biçeriz.

Burada bir noktaya daha değinmek istiyorum. O da çalışırken doğruluktan ayrılmamaktır. Çünkü Yüce Allah Hûd Sûresi 112. âyetinde: "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol" demektedir. Buna göre hangi iş yerinde olursak olalım ve hangi işte çalışırsak çalışalım, daima iyi niyetle doğru çalışalım. Zira İslâm'da falcılık, üfürükçülük yaparak değil, alınteri dökerek kazanç temini helaldir, insanları kandırarak, inançları sömürerek kazanç temini ise haramdır.

Unutulmamalıdır ki uygar uluslar uzayı parselleme, kâinatı feth etme yolunda yarış yaparlarken bizim, falcının söylediklerinden, kuşun ötmesinden, kahvenin telvesinden ahkâm çıkarmamız abestir.

Bu hem ilme hem de İslama saygısızlıktır. Konuyu Yüce Allah'ın buyruğu ile noktalayalım.
 

"Peygamber size ne emretti ise onu alın (O'nun dediği ile amel edin). Size neyi yasak etti ise ondan sakının."