27 Temmuz 2009 Pazartesi

NAZAR DEĞERMİ?







:NAZAR(İSABET-İ AYN):



NAZAR: Bakış,bakma,göz değmesi,göz isabeti.


Belli kimselerde bulunduğuna inanılan;insanlara,özellikle
çocuklara,evcil hayvanlara,eve,mala mülke,hatta cansız
nesnelere de zarar veren,bakıştaki çarpıcı ve öldürücü
güç.




''O inkâr edenler o zikri(Kur'an)işittikleri vakit az daha
seni gözleriyle devireceklerdi.Bir de ''O gerçekten bir
deli! diyorlar.''

(KALEM SURESİ 51.AYET)




''Sizden biri kendinde,malında veya kardeşinde hoşuna
giden bir şey görürse dua etsin.Zira nazar haktır.''
(HADİS-İ ŞERİF)




''Bir kimse hoşa gidecek bir şey gördüğünde'Mâşââllah
la kuvvete illâ billâh'derse ona nazar değmez.''
(HADİS-İ ŞERİF)




''Müşriklerden nazarı çok kuvvetli bir adam 3 gün evine
kapanıyor.Evinden çıktıktan sonra neye nazar ediyorsa,
nazarı değiyor(Koyunlara,insanlara).Bunu öğrenen
müşrikler,bu adamı peygamberimize gönderiyorlar.
Fakat Allah'ın yardımıyla peygamberimize nazarı
değmiyor.''

(HADİS-İ ŞERİF)




Peygamber efendimiz nazarlık(nazar boncuğu)
kullanmayı yasaklamış.Üzerine bu gibi şeyleri
takan kimselerin beyatlarını(söz ve teslimiyet)
kabul etmemiştir.

Nazar boncuğu bir puttan farksızdır ve şirktir.




NAZARA KARŞI OKUNACAK SURELER VE DUALAR:




Fatiha S.-Kâfirun S.-İhlâs S.-Felak S.-Nas S. ve Âyet-el
Kürsi.


''Eûzu bi-kelimâtillahi't-tammeti min külli şeytânin ve
hâmmetin ve min külli aynin lâmmetin.''


((Her şeytandan ve zehirli haşarattan ve dokunan
her türlü gözden Allah'ın mükemmel olan sözlerine
(Kur'an a) sığınırım.))

(HADİS-İ ŞERİF) (İBNİ MÂCE,Tıb:36)




''Mâşââllahü la kuvvete illâ billâh.''

((Emir,Allah'ın dileğidir.Kuvvet ve kudret ancak
Allah'ın tevfiki(yardım) iledir.)

(HADİS-İ ŞERİF)




KAYNAKLAR:

1)Kur'an-ı Kerim Meâli(Elmalı Hamdi Yazır)
2)Mehmet Paksu(Açıklamalı Dua Kitabı)s/199
3)Ali Mevlüt Kaya(Büyük Dua Kitabı) s/280


DİNDE REFORMCULAR KİMLERDİR?







:DİNDE REFORMCULAR VE BİD'AT:




REFORM:



Islah,yenilik,bozulmuş bir şeyi eski doğru haline getirmek,demektir.


Dinde reform olmaz.Dinde reform yapmak,dinin aslını,özünü bozmaktır.Reformcuların,yenilik dedikleri aslında dinde bid’atttır.Dinde bid’at demek;Ashab-kiram zamanından ve tabi’in zamanından sonra,ortaya çıkan dinde yapılan eklemeler ve çıkarmalar yani ibadette,itikâdda yapılan değişiklerdir.


Âdetlerde yapılan değişiklikler,bu bid’atin dışında kalmaktadır.Mesela,yemekte içmekte,binek ve taşıma vasıtalarında,binalarda yapılan yenilikleri,değişiklikleri dinimiz reddetmez.


Hadis-i Şeriflerde kötü olduğu(Bid’at-i Seyyie)bildirilen dindeki bid’atlardır.


Yani dinde reformlardır.Bunlar ibadetlere yardımcı değildirler.Hepsi ibadetleri
değiştirmekte,bozmaktadırlar.





BİD’AT İLE İLGİLİ HADİSLER:


“Bir bid’at küfre yol açmasa bile bunu ortaya çıkaranın orucu,haccı,umresi,cihadı,tevbesi ve hiçbir iyiliği kabul olmaz.Bu kimsenin,yağdan kıl çıkar gibi, müslümanlıktan çıkması kolay olur.”
   (İBNİ MÂCE)



“Bir ümmet peygamberlerinin vefatından sonra,dinde bid’at çıkarırsa buna benzer bir sünneti kaybeder.”



“Bid’at sahibi,bid’atinden vazgeçmedikçe Allahü teâlâ onun hiçbir ibadetini kabul etmez.”
   (İBNİ MÂCE)



Bir insan,bir işi,Rabbinin izin verdiğini düşünmeden,kendi görüşü ile yaparsa,O’na kulluk yapmamış,müslümanlığın icabını yerine getirmemiş olur.Bu iş,itikadda,inanmakta ise ve inanılması lazım olduğu sözbirliği ile bildirilmiş olan şeylerden ise,bu inanışı(Küfre sebep olan bid’at) olur.Bu bid’at insanı dinden çıkartır.


Dinde reformcuların,ilimleri gırtlaktan yukarıda ve kafanın içinde kalmış,İblis’in ilmi gibi kalbe inmemiştir.Bunlar,sadece mevki ve menfaat düşünürler.Dini dünyaya bağlı,madde kulları ve Hz.Muhammed(S.A.V)’in buyurduğu gibi küçük şirk olan şehvet-i hafi(gizli şehvet)sahipleridirler.Sadece halkı başına toplamaktan zevk alırlar.Riyâkârdırlar;ne yapsalar,gösteriş için yaparlar.Bunlar felâhı(mutluluğu saadeti)felakete çeviren hased ehlidir.



“Kıyamet günü kendi günahlarını tamamen yüklendikten başka,saptırdıkları İnsanların günahlarından bir kısmınıda yükleneceklerdir.”
    (NAHL S. 25.AYET)



“Alimlerimizden doğru yoldan sapanlar için,bunda biraz Yahudileşme var.Abidlerimizden(ibadet edenler) ölçüyü kaçıranlar için ise bunda biraz Hristiyanlaşma var, derdik.”
(Süfyan b. Uyeyne) (Sahabe)



Dinde reformcular,reenkarnasyonu(tenasühü,ruh göçü,yeniden bedenlenme),3 vakit namazı,faizi,Türkçe ezanı ve Türkçe ibadeti savunuyorlar.Geleneksel Fıkıh’a,Kelam ilmine,Tasavvuf'a,
tarikatlara,türbe ziyaretlerine,teravih namazına,kadere,miraca,
sakala,sarığa,tesettüre karşıdırlar.


  Başı açık namaz kılınır,Kur’an-ı Kerim okunur diyorlar.Hadislerin çoğuna inanmıyorlar. Ölülerin arkasından Fatiha,Yasin ve dua okunmaz diyorlar.


Bunlar kendi görüşlerini benimsemeyenleri şirkle suçluyorlar.Müşrik diyorlar.


Sık sık gizli şirkten bahsediyorlar.Tevhid dinini,savunuyoruz diyorlar.Evrim teorisiyle,yaratılış inancını birleştiren reformcular da var.



YABANCI DİNDE REFORMCULAR:



Cemaleddin Afgani(Efgani): Mısır’da mason locası başkanlığı yapmış.
Aslen İranlıdır.


Muhammed Abduh: Mısır,İngiliz sömürgesiyken,İngilizler tarafından Kahire
müftülüğüne atanmış.


M.Reşit Rıza: M.Abuh’un çömezi.


Mustafa Meraği: Mısırlı, Tefsir-i Meraği’nin yazarı.


Mustafa Meraği diyorki: “Arap olmıyanın,Kur’an tercümesi ile namaz kılması caiz ve hatta daha iyi olur.” Ayrıca “Fıkıh dinden değildir” der.


Halbuki,Kur’an da fıkıh(İslam Hukuku) öğrenmek, emrediliyor.
(TEVBE S. 122. A.)



“Allah kimin hayrını murad ederse onu dinde fakih(İslam Hukukçusu)kılar.

(HADİS-İ ŞERİF) (BUHARİ)



YERLİ DİNDE REFORMCULAR:



Prof.Dr.Hüseyin Atay, "Düzeltilmesi gereken fıkıh hükümleri" başlığında 46 madde sayıyor. 

İşte bunlardan bazıları: "Kuranda miraç olayı yoktur. Kuranda kadere iman yoktur. Kuranda şefaat yoktur. Farz namazların kazası yok,tövbesi vardır.Kadınların başı açık, Kuran okumaları, namaz kılmaları caizdir. Başı örtmek, namazla ilgili değildir. 

Hz İsa ölmüştür, tekrar gelmeyecektir. İslamda mehdi inancı yoktur. İslam inancında deccal yoktur, ama her ulusu düşüren, fasık, facir, deccaller zaman zaman çıkabilir.Kuranda eşcinselliğin hükmü bulunmamaktadır. Gusülde ağza, burna su vermek gerekmez. Oruçta kefaret yoktur. Kuranda İslam ve iman ayrıdır. Tövbe kefaretten daha büyük cezadır. İslamın din bilgisi kaynağı akıl ve Kurandır. İslamın şartı beş değildir, Kuranın bütün emirleri İslamın şartıdır. Kurana gidip fıkhın, tasavvufun, kelamın, hüküm ve kurallarını gözden geçirip değiştirmenin temel kuralı şudur: Günümüzün şartlarına göre ayetleri insanın, toplumun, yararına göre yorumlamaktır.


Prof.Dr.Süleyman Ateş: 3 vakit namazı ve tenasühü savunuyor.


Prof.Dr.Zekeriya Beyaz: Tavuktan kurban olacağını iddia ediyor.”Bayanlarda ezan okuyabilir” diyor.


Av.Kezban Hatemi: Kurban kesilmesine karşı.Ayrıca Evrim teorisiyle,yaratılış inancını birleştiriyor.


Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk: Türkçe ezanı ve ibadeti savunuyor.”Başı açık namaz kılınır ve ibadet edilir.” diyor. “Ölülerin arkasından Fatiha,Yasin ve dua okunmaz”diyor. Tesettüre karşı. Tenasühü de savunuyor.


Prof.Dr.Mualla Selçuk: “Başı açık namaz kılınır” diyor.



KAYNAKLAR: Bazı TV kanallarındaki programlar ve röportajlar-
Tarikatlar Ansk.- Kur’an Meali- Kütüb-ü Sitte.-Riyâzü’s-Sâlihin ve Tecemesi.


26 Temmuz 2009 Pazar

Müslüman bir erkek,dinini değiştirmeyen bir bayanla evlenebilirmi?-1




Müslüman bir erkek,dinini değiştirmeyen bir bayanla evlenebilirmi?-1


Öncelikle şunu ifade edelim ki, İslam’da Müslüman erkeğin, ehl–i kitap kadınla evlenmesi caiz olmakla beraber, ister ehl–i kitap olsun isterse başka inancın mensubu olsun, Müslüman olmayan erkeğin, Müslüman bayanla evlenmesi asla caiz değildir. Bunun aksini söyleyen hiçbir alim yoktur. Müslüman kadın ancak kendisi gibi Müslüman erkekle evlenebilir.


Müslüman erkeğin, ehl–i kitap kadınla evlenmesi de aslında ihtilaflıdır. Bir kısım İslam alimi bunun cevazının aksine fetva vermiştir, caizdir diyenler de buna mekruh demişlerdir.


Hz. Ömer, Medayin valisi Huzeyfe (ra)’e evli bulunduğu Yahudi kadını boşamasını yazmıştı. Sebep olarak da, Ehl–i kitap kadınlarla evlenmenin Müslüman kadınlara rağbeti azaltacağını göstermişti.


“İman etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmeyin. Beğenseniz bile müşrik bir kadından imanlı bir cariye kesinlikle daha iyidir. İman etmedikçe müşrik erkeleri de (kızlarınızla) evlendirmeyin. Beğenseniz bile, müşrik bir kişiden inanmış bir köle kesinlikle daha iyidir. Onlar (müşrikler) cehenneme çağırır. ise, izin ve (yardım) ile cennete ve mağfirete çağırır. , düşünüp anlasınlar diye ayetlerini insanlara açıklar.” (Bakara, 2/221)


Ayette geçen “müşrik” ifadesine kimlerin girdiğini izah etmeden “şirk”in ne anlama geldiğini ifade edelim.


İmanın zıddı demek olan “şirk” ’a eş, ortak koşmak demektir. Bir çok ayetten de ehl–i kitabın bu “şirk”i işlediğini yani ’a ortak koşarak “müşrik” olduğunu öğreniyoruz.


Ehl–i kitabın şirk işlediğine dair bir çok ayetten bir kaçı:


“Yahudiler ‘Uzeyr ’ın oğludur’, Hıristiyanlar da ‘İsa ’ın oğludur’ dediler. Bu, onların ağızlarından geveledikleri cahilce sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kafir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. onları kahretsin! Nasıl da (Haktan batıla) döndürüyorlar.” (Tevbe, 9/30)


“(Yahudiler) ’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (Hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i (İsa’yı) Rabler edindiler... O bunların ortak (şirk) koştukları şeylerden uzaktır.” (Tevbe, 9/31)


“Geçekten, Meryem’in oğlu İsa’dır” diyenler kâfir olmuşlardır.” (Maide, 5/72)


Yukarıdaki ayetlere daha başkalarını da eklemek mümkün olmakla beraber bu kadarla iktifa ederek şunu rahatlıkla söylemek mümkündür ki, Lat,ı, Menat,ı, Hubel’i ve Uzza’yı (Arapların tapındığı meşhur putlar) ’a ortak koşmak şirk olduğu gibi, yine ’a ruhbanları, Uzeyr’i, Meryem’i ve oğlu İsa’yı ortak koşmak da şirktir. Hayır şirk değildir derseniz putlara tapan Arapları da şirk kapsamından çıkarmak, onlara ve diğerlerine “müşrik” demememiz gerekir ki, o zaman da “şirk” diye bir kavrama gerek kalmaz.


Bütün bu izahlardan sonra konuya geçersek.


Bakara suresindeki evlilikle ilgili yasaktan sonra inen Maide suresinin 5. ayeti ile de ehl–i kitap bir kadının Müslüman bir erkekle evlenmesine izin verilmiştir.


Yani Bakara suresindeki: “(Ey iman edenler) ’a eş tanıyan kadınlarla onlar iman edinceye kadar evlenmeyin.” (Bakara, 2/221) ayeti, Maide suresindeki: “...Kendilerine sizden önce kitap verilenlerden yine hür ve iffetli kadınlar dahi, siz onların mehirlerini verip nikah edince (size helaldir.)” (Maide, 5/5) ayetiyle hususileşmiş oldu.


Bu görüşlere rağmen aksi görüşte olanlar da vardır.


Abdullah İbn–i Ömer’in bu konudaki şu meşhur sözünü hatırlatmak isterim. Kendisine bir Müslüman erkeğin Yahudi veya Hıristiyan kadınla evlenmesi konusu sorulduğunda söylediği şu söz çok manidardır: “ müşrik kadınları Müslüman erkeklere haram kılmıştır. Ben bir kadının “Rabbim İsa’dır, demesinden daha büyük bir şirk bilmiyorum.” Bu sözü ölçü kabul eden İmamiyye mezhebinin tamamı ve bir kısım Zeydiye mezhebi mensubu, Maide suresinin beşinci ayetinin Bakara 221. ayetiyle mensuh olduğunu kabul edip; özel hüküm genel hükümle geçersiz kılınmıştır. Okunuşu, sonra olsa da, iniş olarak Bakara 221. Ayet daha öncedir, demişlerdir. (Bakınız, Alusî, Ruh’ul Meanî, c.2, s.179)


Hz. Peygamber (as)’ın evlilikle ilgili buyurduğu şu hadis–i şerife göre Müslüman’ın, evlilikte yine Müslüman kadını tercih etmesi sünnet kabul edilmiştir.


“Kadın dört meziyet için nikahlanır; Malı için, soyu için, güzelliği için ve dini için. Ama sen dindar olanı (’ın emirlerine riayet edeni) seç ki, elin bereketli olsun.”


İman Şafii ve İmam Malik’e göre ehl–i kitap kadınla evlenmek mekruh kabul edilmiştir.


Yukarıda zikrettiğimiz İbni Ömer (ra)’ın ifadesi ve yorumu da bir başka delildir.


Bütün bunların yanında Müslüman kadının hem ehl–i kitapla, hem de başka müşrik erkekle evlenmesine asla müsaade edilmemiştir. Yani Müslüman bir kadın ancak kendisi gibi Müslüman bir erkekle evlenebilir.


“İman etmedikçe müşrik erkekleri, de (kızlarınızla) evlendirmeyin.” Bakara, 2/221)


Bu “müşrik erkek” ister kitap ehlinden olsun ister başka inanç mensubu olsun fark etmez.


Hz. peygamber (as) da şöyle buyurur:


“Biz kitap ehli olan kadınlarla evleniriz, onlar bizim kadınlarımızla evlenemezler.”


İslam alimlerinin ehl–i kitap kadınlarla evlenmesine verdikleri cevaz, İslam’ın güçlü ve Müslümanların her türlü tehlikelerden emin oldukları dönemde, İslam’ın yayılmasını hedefleyen bir cevazdır. Bugün ise bu geçerli değildir. Çünkü çeşitli maddi sebeplerden dolayı ehl–i kitap kadınlarla evlenen bir çok Müslüman erkek maalesef eşlerini Müslüman yapmak şöyle dursun zamanla kendi dinlerinden olmuşlardır.


Durum böyle olunca Ehli kitap tek olan iman edip hazreti isanin peygamberligine inanip Simdiki elle yazilan incil degilde hakiki incile inanan ehli kitapdir.Onun kesdigi yenir.öyle bir kadinla evlenilir.


Acaba bu zamanda Böyle bir ehli kitap kac tane bulabiliriz.


sadakatnet..

Müslüman bir erkek,dinini değiştirmeyen bir bayanla evlenebilirmi?-2





Müslüman bir erkek,dinini değiştirmeyen bir bayanla evlenebilirmi?-2




Konu ile ilgili âyet-i kerimelerden ikisinin meali şöyledir:


(Kitap ehli [Yahudi ve Hıristiyan] kadınlarla evlenmeniz helaldir.) [Maide 5]


(İmanlı kadınların kâfirlerle evli kalmaları helal değildir.) [Mümtehine 10]




Müslüman erkek kitapsız kâfirlerle evlenemez. Kitaplı kâfir kadınla yani Hıristiyan ve Yahudilerle evlenmesi caiz ise de, tahrimen mekruhtur, harama yakındır. Zimmi ile evlenmesi tenzihen mekruhtur. (Hindiyye)



İslam idaresi altında zimmi olarak yaşayan kitap ehli kadın ile evlenmek tenzihen mekruh idi. Zimmi olmayan kendi memleketinde yaşayan gayri Müslimlere harbi kâfir denir. Bugün yer yüzünde zimmi kâfir yoktur. Onun için bugün kitap ehli kadınla evlenmek tahrimen mekruhtur. Zaruretsiz evlenmemelidir.



Müslüman kadın, kitapsız kâfirle evlenemediği gibi, ister harbi olsun, ister zimmi olsun hiçbir kitap ehli kâfirle de evlenemez. Evlenmeye karar verdiği zaman kâfir olur.

(Redd-ül Muhtar)



Hz. Cabir’den gelen rivayete göre, Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurmuştur: “Biz ehl-i kitabın kadınlarıyla evlenebiliriz, fakat onlar Müslüman kadınlarla evlenemezler.”(bk. Taberî, a.g.y)



Peygamberimiz,Hristiyan Hz. Mariye ile evlenmiş İbrahim adında oğlu olmuş.Yahudi Hz. Safiyye adında bir kadınlada evlenmiş. Fakat her ikiside evlenmeden önce müslüman olmuştur.



Peygamberimizin zamanında ve daha sonraki zamanlarda İslam Orduları bir çok fetihlerde bulunmuşlar. Fetih yerlerinde esir düşerek başka ülkelere götürülen esirlerimiz arasında özgürlüğüne kavuşmuş daha sonra vatanlarına dönememiş bir çok mücahidimiz olmuştur. İşte bu gibi durumlarda kitap ehli kadınlarla evlilikler yapılmış.


Günümüzdede Avrupa'ya başka ülkelere giden ilk gurbetçilerimiz bulundukları ülkelerde müslüman kadınlar bulamamışlardır. Bunlarda bu tür evlilikler yapmışlardır.


Fakat günümüzde hala bu tür evlilikler yapılıyor. Müslüman kadınlar hemen hemen her ülkede var.Hala müslüman kadınlar tercih edilmeyip kitap ehli kadınların seçilmesi doğru değil. Çünkü bunun sakıncaları var.Evlendiğiniz bayan İslam'ı seçmezse ne olacak?Doğan çocuklar nasıl yetiştirilecek? Eşiniz çocuğunuzu Hıristiyan veya Musevi olarak yetiştirirse ne olacak?




Müslüman bir kadının, ehlikitap olan bir erkekle evlenmesini yasaklayan hangi ayettir?



Müslüman bir kadının, ehlikitap olan bir erkekle evlenmesini yasaklayan hangi ayettir? Böyle bir emir var mıdır?



İslam’ın bütün hükümlerini Kur’an’da görmeye kalkışanlar, dinin en az üçte ikisini rafa kaldırmış olurlar. Böyle bir yargı, binlerce İslam alimlerinin ortak vurgusudur. Bu sebeple, “ayette açıkça yasaklanmamıştır” diyerek Müslüman bir kadının ehlikitap bir erkekle evlenebileceği sonucuna varırsak, İslam’ın yüzlerce hükmünü aynı gerekçeyle değiştirmemiz gerekir. Bunun din açısından ne kadar vahim bir şey olduğu ortadadır.


İslam alimleri aşağıdaki ayetlerin ifadelerinden hareketle, “Müslüman bir kadının ehlikitap bir erkekle evlenemeyeceği” sonucuna varmışlardır:


1) “Müşrik kadınlar iman etmedikçe onlarla evlenmeyin! Mümin bir cariye, hoşunuza giden hür bir müşrik kadından daha hayırlıdır! Mümin kadınları da, onlar iman etmedikçe, müşriklere nikâhlamayınız; Mümin bir köle hoşunuza giden hür bir müşrikten daha hayırlıdır. Müşrikler sizi cehenneme dâvet ederler. Allah ise sizi Kendi izniyle, cennete ve mağfirete dâvet eder ve üzerinde düşünüp gerekli dersi alsınlar diye âyetlerini insanlara açıklar.”(Bakara, 2/221).


2) Ey iman edenler! Mümin hanımlar size katılmak üzere hicret etmiş olarak geldiklerinde onları imtihan edin. Gerçi Allah onların imanlarını pek iyi bilir. Ama siz de onların mümin olduklarını anlarsanız, artık onları kâfirlere geri göndermeyin.”(Mümtahine, 60/10).


Bu ayetlerde “mümin kadınların müşriklerle evlenemeyeceği” hükmünü ortaya konmuştur. Alimler bu iki ayetten şu hükümleri çıkarmışlardır:


a. Burada açıkça müşriklerden söz edilmiş olsa bile, ilk ayette yer alan “Müşrikler sizi cehenneme dâvet ederler” mealindeki ifadeden “mümin kadınların müşrikler yanında ehlikitaptan olan erkeklerle de evlenemeyeceği” hükmünü algılamak gerekir. Çünkü, ailede erkek daima yönlendirici, yönetici ve reis hükmünde olduğundan kadınların dinlerini değiştirmelerine sebep olma ihtimali kuvvetlidir. (Fetevâ-i Hindiye 11/330)


b. “Allah, müminlerin âleyhine kâfirlere asla bir yol vermeyecektir.”(Nisa, 4/141) mealindeki ayetin ifadesinde de kâfirlerin Müslümanlara hâkim olmaları yasaklanmıştır. Erkek kadın üzerinde bir nevi hâkim olduğuna göre, Müslüman kadının kâfir erkeklerle evlenmesinin caiz olmadığına da bir delildir.(bk. V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l_İslamî, 7/152).


c. Ayrıca, ailenin huzur ve barışında en büyük âmil, eşlerin fikir ve düşünce planında uyum içerisinde olmalarıdır. Hatta İslam’da eşler arasında denkliğin aranması, âlideki bu huzur ve barışı sağlamaya yöneliktir. Bu denkliğin en önemlisi, fikir ve düşünce planında akisleri bulunan dini düşünce ve inançlardır. Konuya bu açıdan bakıldığında, İslam’da Müslüman erkeğin ehlikitap kadınla evlenmesine ruhsat verilmesine karşılık, Müslüman kadının ehlikitap bir erkekle evlenmesine ruhsat verilmemesinin hikmetini de anlamış olacağız. Çünkü, Müslüman koca, ehlikitaptan olan eşinin -Allah’a, ahirete, peygamberlere, meleklere, kadere iman gibi- inancının temel esaslarını kabul etmektedir. Bu açıdan hanımının temel inançlarına ters düşecek bir yolu takip etmez ve ailenin huzur ve barışını zedeleyecek bir tutum içine girmez. Halbuki, ehlikitaptan bir koca, Müslüman eşinin inandığı en temel inancı olan Hz. Muhammed (a.s.m)’in peygamberliğine, Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğuna inanmadığı için, aile huzurunu bozacak tutumlar içerisine girme ihtimali çok kuvvetlidir.(krş. Zuhaylî, 7/153).


Diğer taraftan Hristiyan bir kadının evlendiği Müslüman erkek, Hristiyan olan eşinin kitabını, peygamberini inkar etmediği gibi, aksine tasdik ediyor, hürmet ve saygıda asla kusur göstermiyor. Böylece Hıristiyan kadın evlendiği Müslüman erkekte dini açısından bir aşağılanmaya ve saygısızlığa maruz kalmıyor. Bir kaybı da söz konusu olmuyor.


d. “Edille-i şer’iye” olarak ifade edilen ve şer’î bir hükmün belirlenmesinin mekanizmalarından biri de İcmadır. Yani Alimlerin bir konudaki, ittifaklarıdır. Müslüman bir kadının gayrımüslim bir erkekle evlenmesinin caiz olmadığına dair ümmettin icmaı vardır.(bk. Zuhaylî, a.g.e, 7/152).


Hz. Ömer (ra) bu konuda şunları söylemiştir: “Müslüman bir erkek Hristiyan (ehlikitap) bir kadınla evlenebilir, fakat Müslüman bir kadın Hristiyan (ehlikitap) bir erkekle evlenemez.”(bk. Taberî, Bakara, 2/221. ayetin tefsiri).


Hz. Cabir’den gelen rivayete göre, Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurmuştur: “Biz ehl-i kitabın kadınlarıyla evlenebiliriz, fakat onlar Müslüman kadınlarla evlenemezler.”(bk. Taberî, a.g.y)


Bu hadisle ilgili kısa bir değerlendirme: Hadisi Hasan-ı Basrî Hz. Cabir'den aktarmıştır. Oysa, onun Cabir’den hadis duymadığı yolunda alimlerin beyanları vardır. Bu sebeple Taberî “Hadisin senedinde bir şey olsa bile, alimlerin bu konudaki icmaı bunun doğruluğunu desteklemektedir.” demiştir(a.g.y).


Fakat, Taberî tefsirinin tahkik ve talikini yapan büyük hadis alimi, Ahmed Muhammed Şakir, İbn Cerir’in bu sözlerini değerlendirirken şu görüşlere yer vermiştir: Hişam b. Hisan’ın Hasan(Basrî) yoluyla Hz. Cabir’den hadis rivayet etmesi, Hasan’ın Cabir’den bizzat hadis işittiğine dair yeterli bir delildir.


Kaldı ki, Hz. Cabir’den -bu merfu hadisin yanında- mevkuf olarak gelen sahih bir rivayet de söz konusudur. İmam Şafii (Ümm, 5/6) ve Beyhakî, (7/172) de Cabir’den bu hadisi mevkuf olarak aktarmıştır.


Özetle söylemek gerekirse, Müslüman bir erkek Müslüman veya ehlikitap olan bir kadınla evlenebilir. Müslüman bir kadın ise sadece Müslüman olan bir erkekle evlenebilir. Allah’ını Peygamberini bilen ve seven hiçbir Müslüman kadın, Kitap’ını, Peygamber’ini inkar ederek kendisini aşağılamış olan bir erkekle evlilik yapmaya kendini mecbur duruma düşürmemeli, geçersiz bir evlilik yapmaya mahkum hale gelmemelidir.


Müslüman olmayan bir erkek eğer Müslüman olursa, o takdirde Müslüman bir kadının onunla evlenmesi helal olur.



http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=article&aid=10664